Tam 9 yıl önce "3 Mayıs'tan Günümüze" başlıklı yazımda şöyle demiştim: "3 Mayıs Türkçüler Günü'nün adını Milliyetçiler Bayramı olarak değiştirmeye kalkışıp, Türkçü Ülkücülerin misyonunu bitirmeye çalışsalar da, 3 Mayıs Ankara'da Aksakallı Bozkurtların geleneksel hale getirdikleri toplantıyla devam ediyor. Alanların, salonların doldurulmama endişesi hiç önemli değil. 3 Mayıs'ta Türk milliyetçilerinin, Türkçü Turancı aydınların yargılandığı salonda kaç kişi vardı.
Cumhuriyet tarihinin ilk sivil aydın direniş hareketi olan 3 Mayıs'ta Nihal Atsız'ın yargılanmasını protesto ederek yürüyüşe geçen aydın ve öğrencilerin sayısı kaçtı ki...
Başkaldırma kültürü
Önemli olan 3 Mayıs başkaldırma kültürüdür. 3 Mayıs'ın direniş ruhudur. Teslimiyete hayır deyişidir. 1944 yılı 3 Mayıs'ında Türk devletinin bağımsızlığını, Sovyet karşıtı direnişi başlatanlara, o gün "Irkçı-Turancı" yaftası yapıştırılarak hapishanelere tıkılıp, tabutluk denen hücrelerde işkenceler yapılmıştı. Aradan 66 yıl geçmiş. 66 yıl önce vatanını aşk derecesinde seven aydınlar ki aralarında üniversitelerde profesör olarak ders veren hocalar, hastanelerde şifa dağıtan doktorlar, sınır boylarında 2. Dünya Savaşı işgaline karşı nöbet tutan subaylar, tarihçiler ve öğrencilerin bulunduğu insanlar yargılanmış ancak kısa sürede beraat etmişlerdi.
1944'te yakılan meşale
Aralarında dönemin genç üsteğmeni olan Alparslan Türkeş gibi aydınlar, ileriki yıllarda milletvekili, bakan, başbakan yardımcısı oldular. 3 Mayıs 1944'de yakılan meşale, bugün Türkçü-ülkücü aydınlara ışık tutmaya devam ediyor. 3 Mayıs 1944 ortamında mahkemeler elbette 12 Eylül darbesi gibi değildi. İdamlar, yıllarca süren tutukluluk ve işkence olmadı. Adalet az bir gecikmeyle tecelli etti 3 Mayıs'ta.