Hangi yöntemler ile MHP'nin başına getirildiği halen muallakta olan Bay Bahçeli'nin göreve geldiği günden itibaren MHP'yi "Operasyonel Parti" haline dönüştürdüğünü cümle alem biliyor. Merhum Türkeş sonrası yüzde 20'leri bulan MHP'nin büyümemesi için her fırsatta firene basan Bay Bahçeli, 50 yıllık partinin aldığı yüzde 11'i zafer olarak nitelendiriyor. Söz konusu 11'in hangi operasyonla alındığı ayrı ve derin mevzu. Al gülüm ver gülüm..
25 Haziran sabahı zafer sarhoşluğundan ayılamayan Bay Bahçeli bazı gazetelere tam sayfa ilan vererek 59'u gazeteci 70 kişiye sözde teşekkür! etmiş. Aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu kişileri "iftira, isnat ve itham" ile suçluyor. Türkiye'nin en çok seyredilen Fox ve Halk TV yöneticilerine ateş püskürüyor. Her sabah yürekleri ısıtan İsmail Küçükkaya, her akşam korkusuzca sadece doğru haber veren Fatih Portakal, her gece günün gerçek özetleri ve yorumlarını aktaran İsmail Dükel, kapanmış bir kanalın başına geçip kıt kanaat imkanlarla medya tekelini kırarak memleketin en çok seyredilen haber televizyonu haline getiren Şaban Sevinç, Bay Bahçeli'nin gözünde zevat-ı muteber!
AKP'nin baskıları neticesinde yıllarca başarı ile çalıştıkları gazetelerden kovulan Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Rahmi Turan, Emin Çölaşan, Necati Doğru, Soner Yalçın meslek ilkelerinden taviz vermeyerek ülkemizin en çok satan-okunan Sözcü gazetesinde rüştlerini ispat etmiş değerli kalemlerdir. Diğer isimleri tek tek sıralamaya yerimiz de vaktimiz de yetmez. Gelelim sadece okuyucularının satın alabildiği Yeniçağ'a. Bay Bahçeli "O gazetenin adını ben koydum" diye yıllarca övündü. Röportajları, demeçleri yayınlandı bu sayfalarda. Bu gazetenin pek çok kalemi ile defalarca sabah kahvaltısı ve özel yemeklerde sohbetler etti. Neler düşündüklerini dinleyip önerileri için teşekkür etti. Kendi adıma Bay Bahçeli'nin sofrasına hiç oturmadım. Bir kaç protokol dışında elini de sıkmadım. Bozuk saat misali yaptığı bir kaç işini övdüm. Yapamadıklarını, dağıttıklarını, hatalarını binlerce kez yazmama rağmen her fırsatta "MHP Türkiye'nin sigortasıdır" tespitimi seslendirdim. Kurumsal olarak yıpratılmaması gerektiğinin altını çizdim. Gün geldi "Artık MHP'ye yük oluyorsunuz" sözleri ile çekip gitmesi gerektiğini vurguladım. Ancak terbiye sınırlarını hiç aşmadım.
Son derece pespaye bir üslup ile "Sizin gibiler olmasa hakikat, haysiyet, doğruluk, adamlık, ahlak, insanlık nasıl seçilir, ayırt edici vasfını nasıl gösterirdi!" diye buyurmuş Bay Bahçeli. Zafer sarhoşluğu ile hezeyana gelip sarf ettiği hakaret dolu cümlelerine cevap verip o seviyeye inmeyeceğim. İlanda adı geçen 70 kişinin en az 50'si ile defalarca yüz yüze geldiğinde iltifat yağdırdığı arşivlerde kayıtlıdır. Kendi il başkanları, milletvekillerinin telefonuna cevap vermeye tenezzül etmeyen Bay Bahçeli seçim sonunda hedefe koyduklarının arasındaki Abdülkadir Selvi ile bazı günler 3-4 defa görüşmüyor muydu? Kendisini o makama getirenlere bırakınız vefa göstermeyi, ihraç eden, birer ikişer ekarte eden Bay Bahçeli, Ahmet Hakan'a özel köstekli saat hediye etmedi mi? Taha Akyol'un önerilerini eksiksiz yerine getirmedi mi?
Dedik ya liste uzun.. Günah galerisi zengin. Hangi ruh halidir bilemem. Ancak Bay Bahçeli'nin sıraladığı iftiraların hiç birini üzerime almadığım gibi aynen iade ediyorum.
Ne demiş büyük hiciv ustası Nefi: "Tahir Efendi bana kelp demiş/İltifatı bu sözde zahirdir./Maliki mezhebim zira benim/İtikadımca kelp tahirdir."