"Nebbaşlık" yani mezar soygunculuğu arayanlara ait eski bir gelenek. Vahabiler bu yüzden mezar taşı bulundurmazlar. Ölen insanları gömüldüğü mezardan çıkarıp, tecavüz etmek, işkence yapmak, ölü bedeni satmak gibi insanlık dışı suçlarla doludur vahabilerin şeceresi... Söz konusu ilkellik demek ki çok gerilerde kalmamış. Sayıları az da olsa bugün de devam ediyor. Katı rejimler yüzünden dünya kamuoyuna fazla yansımayan bu gerçeğe İstanbul'da rastlandı. Hem de konsoloslukta.
Teknolojinin gelişimi ile bazılarının "sır" sandıkları kısa sürede ortaya çıkıyor. 2 Ekim günü kameraların görüntüleri ile Suudi Arabistan Konsolosluğu'na giren gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürüldüğü kesinleşti. Cinayet anındaki ses kayıtlarını Yenişafak Gazetesi yayınladı. Bu yayından bir gün önce telefonuma WhatsApp'tan korkunç fotoğraflar geldi. Evet; Cemal Kaşıkçı'nın parçalanmış cesedinin resimleri... Üstelik kafa derisi yüzülmüş ve sergilenmiş... Her insanın bakabileceği türden değil. Vahşet kelimesi bile yetersiz kalır... Hâl böyle iken halen top çevriliyor. Konsolosun Türkiye'yi terk etmesine göz yumuluyor. Sözde diplomatik faaliyetler devam ediyor. ABD Başkanı Arabistan'a dışişleri bakanını yolluyor. Başkan Yardımcısı Türkiye'ye gelip sadece havaalanında bizim yetkililerle görüşüp geri dönüyor.
***
Kimse kusura bakmasın ama istihbaratımız uyuyor! MİT'in açılımı Millî İstihbarat Teşkilatı... İstirahat değil! Dünyanın önemli merkezlerinden İstanbul'da konsoloslukta sıradan adli bir vaka yaşanmadı. İstihbarat örgütlerinin hesaplaşması yaşandı. Cinayetten 11 gün sonra bu satırların yazarına parçalanan cesedin fotoğrafı geliyor. 12 gün sonra parçalama anındaki ses kayıtları hükümete yakın gazeteye servis ediliyor ama bizim anlı-şanlı istihbarat örgütümüzden ses yok. Söz konusu istihbarat örgütünün 12 Eylül'de ve 15 Temmuz'da darbe yapılacağını bağlı bulunduğu Başbakanlığa bildirmediğine de tanık olduk.
Şimdi birileri çok bilmiş edalarıyla çıkıp "soruşturmada son kişiye ulaşılana kadar, bazı bilgilerin gizli tutulması istihbaratın kuralı" falan diye ahkam kesecektir. Bu kadar ucuz değil. Elin Amerikalısı senin ülkendeki konsolosluktaki ses kayıtlarına ulaşıyor... Sen burnunun dibindeki cinayeti seyrediyorsun! Yok öyle yağma. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu "Kendimi ABD'ye karşı zor tutuyorum" demiş. "Vay canına bir şeyler biliyorsun da niye tutuyorsun arkadaş?" diye sormazlar mı?
Senaryo günler önce okyanus ötesinden hazırlandı bile. Caniler şimdiden milyar dolarlarına çöktükleri vahabileri kurtarmak için "adli vaka" olarak nitelendirip, cinayetin diplomatik krize sebebiyet vermeyeceğini kurgulamış bile... "Kurbağanın kaynatılma testi" yine devrede. Yavaş yavaş, alıştıra, alıştıra... Önce kayboldu... Haber alınamıyor... Kaçırılmış olabilir... Sorgu esnasında yanlışlıkla öldürülme ihtimali var... Cinayet şüphesi... Kanıtlara ulaşılabilir... Arama yapılacak... Ses kayıtları ortaya çıktı... Konsolos kaçtı... vs. İyi de aga, ceset parçalarının fotoğrafları ne olacak? Belgrad ormanından mı yoksa Yalova'daki çiftlikten mi çıkacak?