Sistem mühendisleri, AKP'yi iktidarda tutmak için gündemi diledikleri gibi değiştiriyorlar. Bazı siyasiler ile "Her konunun uzmanı gazeteciler" bu senaryoda gönüllü olmaktan geri durmuyorlar. Canım memleketimin en fazla tartışılan, her geçen gün güvenirliği taban yapan hukuka son darbe baro yasası ile vuruluyor. Savcı ve hakimler siyasi vesayetin emrine sokulmaya çalışılırken "Savunma" devreden çıkarılmaya çalışılıyor. Kamyonun freni patlamış... Yokuş aşağı tahrip ederek gidiyor. Nereye çarpıp duracağı ne yazık ki belli değil. Terör örgütünün başı bebek katili Öcalan'ın "Ağırlaştırılmış müebbet" cezası onandığı halde İmralı'ya özel mahkum göndererek, O'nu yalnız bırakmaya gönlü razı olmayanlar; tutuklu gazetecilere tecrit uyguluyorlar. Öcalan için adada hastahane kurup, yediğini-içtiğini muayene edenler, Silivri'de Murat Ağırel'i 20 gün boyunca revire çıkarmıyor, diş tedavisini yapmıyorlar. Öte yandan 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nerede olduğunu tesbit edip, darbecilere bildiren "Yaverler" tahliye ediliyor. Malumunuz yaverlerin hepsi FETÖ'cü çıkmıştı. Baş yaver firarda, hapistekiler de tahliye edildi. Ne ala memleket... Öte yandan genç subaylar, gariban uzman çavuşlar hızarla biçiliyor. "Terör olaylarına müdahale" yalanı ile sahaya sürülen askerler yerel mahkemelerin bol keseden verdiği "Müebbet" cezalarını Yargıtay onuyor. Oysa bu konuda herşeye rağmen Yargıtay'a güveniyorduk. Yazık oluyor...
Bu sütunlardan 15 Temmuz gecesi oyuna getirilen, ısrarla "Kandırılan" demiyorum. Terör saldırılarına karşı polise yardım için emir ile sahaya inen genç askerleri defalarca yazdım. Başıma gelmeyende kalmadı. Halen davalarla uğraşıyorum. Onlardan birisi harp okulunda mobinge uğrayan Üsteğmen Mustafa Kemal Kütahya ve arkadaşları idi. Adı gibi Atatürkçü bu idealist subay 15 Temmuz gecesi kan dökülmesinin önüne geçen Türk çocuğu idi... Annesi dün yazmış:
Sayın Demirağ;
Yüksek müsaadenizle yoğun gündem arasında unutulup giden, FETÖ'cü de darbeci de olmayan, darbeyi planlayanların, yönetenlerin tuzağıyla kaos dolu geceyi yaşayıp, zindanda çürümeye bırakılmış masumlardan biri olan yavrumun son durumundan bahsetmek isterim. Belki biraz sağduyu vicdan kalmıştır yanlış bir karar verilmez (yüzde yirmi) umudumu saklı tuttuğum Yargıtay süreci sonlandı. Ne yazık ki taa başından beri korktuğum, hissettiğim gibi karar onandı. 26. Ağır Ceza'nın haksız karar verdiği bir diğer dava olan Mahmutbey gişeleri davası 16. Yargıtay Dairesi tarafından usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle subay dahil tümüyle bozulduğu halde aynı mahkemenin usulsüzlüğüne maruz kalan yavrumun bulunduğu taksim takviye-(taksim ve nedense bir buçuk yıl sonra birleştirilen trt) davasını aynı usulsüzlükler hiçe sayılarak toptancı zihniyetle uzman çavuş dahil 16. Yargıtay tarafından onandı. Aynı Yargıtay'ın aynı usulsüzlüklerin yapıldığı davalarda birini bozup diğerini onaması akla, mantığa, vicdana sığmayan tutarsızlıktır.
Siz ve sizin gibi bir kaç değerli şahsiyet dışında sesimizi duyan yok. Sizler de ancak bizi anlayabiliyor, durumumuzu elinizden geldiğince sağır kulaklara, kör vicdanlara duyurmaya çalışıyorsunuz. Bunun için sizlere çok minnettarız. Ancak biliyorum ki duyurmaya çalıştığınız kesim tüm duyu organlarını kapatmış kendi dünyalarındaki gündemlerin arasında yaşayıp gitmekteler. Taa ki yılan kendilerine dokununcaya kadar....
Sayın Demirağ; İnfaz paketi yürürlüğe konulduğu dönemlerde bir umut Cimer'e mağdur müştekisi olmayan TCK 309'dan yargılananların tekrar yargılanmalarını da infaz kanununa eklenmesi konusunda dilekçe yazdım "yargı bağımsızdır yargıya müdahale edemeyiz" cevabıyla karşılaştım. Oysaki infaz kanunu savcılıkça değil mecliste oy çokluğuyla kabul edilen bir kanundur. Yani siyasetle alakalı bir durumdur. Daha önce de bir çok defa yazdığım dilekçelerin karşılığı olarak yine aynı cevap verilmiştir. Bu son verilen cevapta anlaşılıyor ki hiç okunmadan, ne istediğim anlaşılmadan ezbere geçiştirici cevap verilmiştir. Beni üzen bir diğer durum ise geçenlerde yetkili devlet büyüklerimizden birisinin FETÖ iltisaklı bir kişinin tekrar yargılanması gerektiğini söylemesidir. Siyaset yargıya karışmıyorsa bu neyin nesidir. Adamına ve duruma göre mi davranılmaktadır. "Kendine Müslüman olmak" maalesef ki tam da bu durumun özetidir.