EDOK duruşmasına devam etmeden önce değerli arkadaşım Av. Erhan Tokatlı'nın gönderdiği bilirkişi raporuna kısaca değinmek istiyorum. 6 Mart 2017 tarihli raporun altında yine Kuleli'den arkadaşım Tuğgeneral Nerim Bitlisoğlu'nun imzası var. Hv. Per. Alb. Orhan Gürdal ve Hv. Plt. Kur. Alb. Oğuz Okuyucu ile beraber hazırlanan rapor tüyler ürpertici. 2013'ten bu yana yaşanan terfilerden tutun, askeri okullara, MİT ve Emniyet'ten gelen istihbarata rağmen önlem alınmayışı tam bir fiyasko. "İmamların Öcü" kitabımda yıllar önce bunları yazdığım için beni defalarca mahkemeye verenler, bir nevi 15 Temmuz darbe girişiminin gelişine de çanak tutmuşlar. Bu rapor ile ilgili detayları yazmaya devam edeceğim.***Av. Abdullah Kaya, emekli Korgeneral Alparslan Erdoğan'a "Siz Genelkurmay Karargahında sınıf arkadaşısınız. Metin İyidil ile beraber görev yaptınız, birlikte çalıştınız. FETÖ ile mücadele konusunda İyidil mücadele etti mi? Etmedi mi?" sorusunu yöneltti. Erdoğan ise: "2012-2014 yılları arasında ben Plan-Prensipler Başkanı iken Metin, Personel Başkanıydı. TSK içindeki sorunları hep konuştuk. Fettullahçıların sızma durumunun çok tehlikeli olduğunu bunlarla mücadele etmek mecburiyetinde olduğumuzu söylerdi. Bu yapının ileride sıkıntı yaratacağını söylemişti" cevabını verdi. Demek ki 2012'de konuşulduğu halde önlem alınmamış. Bunun sorumlusu Kuvvet Komutanları ve Genelkurmay Başkanları değil mi?Duruşma Başkanı Hüsamettin Otçu daha önceki oturumlarda Metin İyidil'e de yönelttiği "Albay ve Generallerin terfisi nasıl olur?" sorusuyla dosyadaki ifadelerle uyuşup-uyuşmadığını teyit etmek istedi. Erdoğan da "Anket yapılır" cevabıyla benim 12 Ağustos 2017 tarihinde yazdığım "Generaller kime oy verdi?" başlıklı yazıda kaleme aldıklarımı doğruladı. Her Kuvvetin kendi içinde anketini yapıp Genelkurmaya gönderdiğinin altını çizdi.***15 Temmuz gecesi sabaha kadar İyidil ile yan yana olan emekli Korgeneral Faruk Şengün bu davanın kilit tanıklarından biriydi. Dosyada verilen ifadeler ile Şengün'ün anlatımlarının örtüşüp-örtüşmeyeceği merak ediliyordu. 15 Temmuz'dan sonra Metin İyidil tutuklandığı halde Şengün bir yıl daha göreve devam edip emekli olmuştu. Anlatımları önemliydi. Lojistik Komutanlığı gibi stratejik bir görevden EDOK'a atanınca üzüldüğünü ve emekliye ayrılmaya karar verdiğini bu yüzden 11 Temmuz günü dilekçe vererek 22 gün izne ayrıldığını belirterek başladı konuşmaya. Emekli olup lojmanı boşaltacağı için inşaat halindeki evinin bir an önce bitmesini sağlamak maksadıyla eşi ile beraber 15 Temmuz sabahında inşaata gittiğini, 22.30 civarında lojmanına dönmek üzere özel aracı ile yola çıktığını, uçakların alçaktan uçuşunun normal olmadığını düşünüp eve girmekten vazgeçtiğini söyledi. Genelkurmay Başkanlığı binası önünde televizyon canlı yayın aracı ve 5-6 polis aracını gördüğünü bunun da hayra alamet olmadığını vurguladı. Şüphe ile yön değiştirip Gaziosmanpaşa'ya doğru yola çıkıp bir kafeye oturup hemen ipodu açtığını internetten haberlere bakıp bir şey bulamadığı esnada televizyonda köprünün tutulduğunu gördüğünü bu esnada kafede bulunan sivillerin "darbe oluyor" diye yorum yaptıklarını söyledi. "Nasıl olur da benin haberim olmaz" diye düşünmüş. Sonra da devre arkadaşları olan Mehmet Daysal, Ömer Paç ve Metin İyidil'i aramış. İyidil telefonda "Kamil Paşa'yı evinden zorla götürmüşler" haberini vermiş. Ardından Kurmay Başkanı Harun Kaynarcı arayarak "Askeri hattan konuşalım" demiş. Makam telefonu yanında olmadığı için "Durum ne?" sorusuna Kaynarcı "Sıkıyönetim ilan edildi. Sizin de karargaha gelmeniz gerekiyor" demiş. Şengün ise "Emri kim vermiş" diye sormuş. Albay Kaynarcı, sadece makamı belirtince "Olmaz öyle şey" diyerek telefonu kapatmış.Şengün, basında bir kaç ay önce FETÖ'nün darbe yapabileceği yönünde haberleri hatırlayarak durumu kavramış. "Metin yeniden arayarak buluşma teklif etti. Eşim yanımdaydı. Damadımı arayıp gelip eşimi almasını söyledim. Gelip aldı. Metin ile buluştuk. Yanında sınıf arkadaşımız Levent de vardı. Durum değerlendirmesi yaparak darbeye karşı koymaya karar verdik. Emrimizdeki birliklerin komutanlarını birer birer arayarak gelen emre karşı çıkmalarını söyledik. Bir tek Erzincan Tugay Komutanına o anda ulaşamadım. Bana bağlı birliklerin hiç birinde kalkışma olmamıştır. Levent arabayı kullanırken ben ve Metin sürekli telefon ile birliklerimizi arayıp durumu kontrol etmeyi sürdürdük. Metin, Polatlı Komutanı Osman Ünlü'ye "Sen nasıl yola çıkarsın" diye bağırdı. Ünlü'nün de O'na "Genelkurmayın emri sanmıştım" cevabını vermesi üzerine Metin küfür etti. Darbe durumunda tanklar ve zırhlı araçlar önemlidir. Halkı korkutur. Etimesgut 200 ve Mamak'ta 80 tank vardı. O tankların çıkışı önemlidir. Bütün komutanlar derdest edilmiş, bir tek biz ayaktayız. 25-30 tank çıkmış. Onların da geri gelmesi için emir verdik. Önce Zırhlı Birlikler Okulu'na gittik. Halk nizamiyenin önünde içeri girmek mümkün değil. Dönüp Kara Kuvvetleri Karargahı önüne geldik orası da aynı durumda. Ve bizim üzerimizde tabanca bile yok. Metin'in evinin önüne gittik. Emniyet için biz araçtan inmedik Levent gidip evden iki tabanca getirdi. Birini Metin birini ben belime taktım. Levent'in evine gidip, televizyonu açtık. Televizyonlara telefon ile bağlanıp darbeye karşı çıktığımızı söylemek istedik ama bir türlü ulaşamadık. Metin yeğenini aradı, O'nun devreye girmesiyle canlı yayında konuşmaya başladık. NTV, Habertürk gibi 7-8 kanala konuştuk. Bugün halen Başbakanlığın sitesinde benim konuşmalarım duruyor" diye anlatırken duruşma salonunda çıt çıkmıyordu.Faruk Şengün'ün anlatımları ve mahkeme başkanının sorularını yazmaya devam edeceğim.