20 Temmuz 1974 tarihinin yeni nesil ile beraber yeni dönem yöneticileri için ne anlama geldiğini bilmiyorum. Ne yazık ki kimliklerinde taşıdıkları isimlerin hangi anlama geldiğini, niçin verildiğinden habersiz kitleler giderek kalabalıklaşıyor. 20 Temmuz 1974 sabahı uykudan kalkanlar Türk Ordusunun Kıbrıs'a "Barış Harekatı" yaptığı haberi ile uyandı. "Kıbrıs Çıkarması" olarak da bilinen bu tarihi vakayı canım memleketimin insanlarının çoğunluğu radyolardaki sabah ajanslarından duydu. Yıllar sonra "Vizontele" filminde işlenen konuda olduğu gibi televizyon hayatımızın bir parçası oldu. Varlıklı bir ailenin mensubu olmakla beraber 5 kardeşlik ailenin öğrenimini aksatacağı düşüncesi ile televizyon almayan merhum babam, Kıbrıs Harekatı yüzünden İstiklal marşı ile açılıp-kapanan teleizyonu alıp evimizin başköşesine koymuştu.
12 Mart Muhturasını henüz yeni geride bırakmıştı Türkiye. 1968'de esen siyasi rüzgarlar yüzünden kamplaşmaya başlayan gençlik 20 Temmuz çıkarmasıyla bir anda bütünleşerek gönüllü olmak için askerlik şubeleri önünde kuyruğa girdi. Siyah-beyaz görüntülerin hakim olduğu o günlerde bütün renklerin ay-yıldızlı bayrağa dönüşünün siyasi-sosyolojik ve psikolojik ortamını anlatan iyi sinema filmleri, edebi romanları, hafızalara çakılan şiirleri olmadı... Kıbrıs için Türkiye'ye bütün dünyanın uyguladığı ambargoyu da hatırlamaz çoğunluk. Milli Orduda milli silah gereksinimi, milli tüfek, milli gemi, milli uçak söylemlerinden geriye nelerin kaldığı da ortada.