Döndük yine "Kumpas davaları" günlerine... 10 yıl önceki teknoloji bu günü yanında Cilalı taş günleri sayılırken kumpasçılarda bir gram gelişme yok. Yöntem aynı. Hiç ders çıkarmıyorlar. Boşuna "Ders alınsa tekerrür etmezdi" sözü söylenmemiş. Tarih deyince Osmanlı, Hürrem, Abdulhamit, Vahdettin sananlar yine çuvallıyor. Minare çalınırken mızrak sırıtıyor. Firar eden "Heykeli dikilecek savcı"ların yerini önünü ilikleyenler almış. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Odatv hakimlerinin akıbeti unutulmuş. Dostlar alış-verişte görsün duruşmaları adeta tiyatro gibi. Murat Ağırel'in ilk tutuklandığı tabloyu kimileri unutmuş olabilir. Hatırlatalım 3 ayrı karar önceden yazılmış. Biri "Adli kontrol ile serbest bırakılması", ikincisi "Tutuklanması" üçüncüsü "Serbest bırakılması"... Zavallı mübaşir "Kes-kopyala-yapıştır"dan dolayı şaşkın. Üç ayrı kararı karıştırıp birini veriyor avuta "Serbest bırakılmasına"... Sonra "O değil bu"... Tuvalet kağıdı bulamadık zımpara kağıdı ile idare edin... Komedi, dram, trajedi bile değil... Dünkü tahliye ve tutukluluğun devamına kararları da komik. "Delillerin toplandığından" deniyor birinde ötekinde "Henüz oluşturulmadığından"... Siyasi literatürümüze giren ünlü söz gibi: "Bir şey yoksa bile. Bir şey olmuştur..." 60 yıl önce de "Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor..." denmişti.
İddianameleri bir, iki yıl sonra çıkan ama tutukluluk süreleri 3-4 yıl süren ünlü kumpas davalarının karar günlerinde "Tahliye toto" oynardık. Her duruşma sonunda bir ya da 2 kişinin tahliyesine sevinir, bir nevi "Domuzdan kıl koparıldı" diye sevinirdik. Çağlayan'daki duruşmaya katılamadım. Gün boyu gelişmeleri Yeniçağ ve Odatv'den saniyelerle takip ettim. Çok sevdiğim Barış Terkoğlu'nun tahliyesine sevinemedim. Gece yarısı tahliye olan Terkoğlu sabah Halk Tv'nin canlı yayınında kendisini değil arkadaşı Pehlivan ve Murat Ağırel'i anlattı. Belli ki uslanmamış. 19 ay yatıp çıkınca da ehilleştirilememişti. Belli ki iyice bileylenmiş, tertemiz alnından öpüyorum.
Kamuoyunda oluşan tepkiyi hafifletmemek için Barış Terkoğlu, Ferhat Çelik ve Aydın Keser tahliye edildi. Fakat Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılıç'ın tutukluluğu sürüyor. Turpun büyüğü Sincan'da tutuklu olan Müyesser Yıldız. 120 gün önce ilk tutuklandıkların da Müyesser hüngür hüngür ağlayıp: "Ya bu çocuklar çok genç... Çoluk-çocukları küçük. Onları bırakıp beni alsınlar" demişti. 3-5 yıldır "Bir sabah bizi alacaklar" diyen Müyesser'in arzusunu kırmadılar! Yöntem aynı... Ergenekon'da bir sürü "Şizofreni" hastası vardı. Açık-gizli tanık. Tutuklu sanık vs. Dedim ya hiç geliştirmemişler kendilerini...
Halk Tv'den sevgili Fatih Ertürk açıkladı. Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel'e kurulan tezgahın figüranı Astsubay, Halk Tv'yi de su yolu yapmış. Odatv, Tele1 ve Halk Tv üçlüsüne kumpas... Fatih tecrübelidir. Tutarsız davranışlarından dolayı yüz vermemiş. Kim bilir akli dengesi yerinde olmadığı iddia edilen ve "Etkin pişmanlık" yatan faydalanmak isteyen bu kişi belki de beni bile aramıştır.
İçi boş olan bu davalarda 3 tahliye gaz almak için verildi. Hepsi tahliye olsa "Madem öyle niye tutukladınız" tepkisi sürecekti. Böylesi davalarda birden çok mesaj verilir. Hülya Kılıç'ın rehin tutulması, yerel gazeteler ve muhabirlere bir nevi göz dağı... Haber kaynaklarını sindirme operasyonu.
Son sözüm sevgili Murat'a... "Ben feleğin tekerine çomak sokarım" derken bedellerini hesaplamıştı. Arslanlar gibi gidip teslim oldu. Yiğitçe yatıyor. Manifesto niteliğindeki savunmasında virgül kadar eğilme yok. Fakat 4 ayda 16 kilo birden vermiş. Çok zayıflamış. Hapishanede kalmak zordur. Güçlü ve sağlıklı olmak zorundasın. Dahası seni hasretle bekleyen yavruların, eşin, annen-baban ve sevdiklerini üzmeye hakkın yok!.. Okumak-yazmak, düşünmek, yorumlamak ve bütün bunların yanında haksızlığa uğradığını her an hatırlamak zorunlu bir eylem. Lakin eylemi sürdürmek ve o duvarları aşmak için sağlıklı olmalısın!.. Corona'ya rağmen seni yürekten kucaklıyorum...