Türk milliyetçileri-ülkücülerin ideolojik kavgasını verenlerin büyük bölümünde Ozan Arif'in izi vardır. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın neresinde Türk var ise, Türklük sevdası yaşayanların anılarında Ozan Arif ve O'nun hasret türküleri, destanları hafızalara kazınmıştır. Kendi adıma söz veriyorum. Yiğidin biri çıkıp romanını yazıp, sinema filmini çekerse gıpta edeceğim. 1998'de 30'ncu sanat yıldönümünde İstanbul'daki programda amatörce hazırladığım belgeselin bahtiyarlığını ömrümün sonuna kadar yaşayacağım. Arif Ağabey gerçekten "Özelin özeliydi..." Kimseye mudanna etmezdi. Bildiği doğruları söylemekten çekinmezdi. Öyle geldi, öyle de gitti zaten... Derin izler bırakarak... O'nun türküleri, destanları yüz yıl, bin yıl sonra unutulmayacak... Boynunda ipi hissetmeden incelenler bilmez! 13 Şubat'ta Samsun'da yasaklamalara rağmen on binler ile uğurlamıştık. Ne çabuk geçiyor kara günler... Bir yıl olmuş. Başta Samsun olmak üzere, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde, Avrupa'da ve Türk Cumhuriyetlerinde anma programları düzenleniyor. İstanbul'da Üsküdar Belediyesi son anda iptal etmiş. Gerekçe "Ankara'dan yoğun baskı geldi..." Belli ki birileri yasaklama yalakalıklarından vazgeçmiyor!
Ozan Arif'e selam olsun...
***
Meslek büyüklerimiz ''Başkent'te gazetecilik yapıp da, haberin kaynaklarının başında gelen TBMM'ye gitmemek olmaz" derdi. Salı günü siyasi partilerin grup toplantı günü. İktidar ve küçük ortağı Salı'yı pek sallamadan işlerine gelince iptal eder ya da Çarşamba gününe çeker toplantıları. Hatta 6 ay boyunca uğramayanlar da vardır. Ancak medya karartmasının uygulandığı muhalefet partileri için seçmenine, vatandaşa ulaşmanın yolu Salı günkü toplantıdan geçiyor. Sabah İYİ Parti'nin, öğleden sonra CHP'nin grubunu izlemek üzere sabah erkenden yola düşdüm. 09.45... İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener kürsüye çıktığında özellikle taşradan izlemeye gelen partililerde olağanüstü heyecan vardı. Kadın-erkeği ile Akşener'i dinleyenlerin gözlerindeki pırıltıdan ben bile umutlandım. Omuzlarında henüz 2 yaşındaki partinin ağırlığı, son dönemde verilen şehitlerin acısı ile Akşener: "Bırakın klavye delikanlılığını, gereğini yapın!" deyince salon ayağa kalktı, ben bu sözün ağırlığından doğrulamadım bile...
Türk coğrafyasının her yerinde Çamlıbel ve Köroğlu vardır. Yüzlerce yıl önce Köroğlu'nun: "Tüfek icad oldu, mertlik bozuldu" tesbitinin günümüze yansıması tam da "Klavye delikanlıları"nın karşılığı değil de nedir? Akşener, 26'ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un gündeme getirdiği: "FETÖ'nün siyasi ayağı" tartışmalarına mim koydu. "Durum tesbitidir..." Bu kadar net... Kamuoyunun atladığı bir gerçeği de hatırlattı. Meğerse AKP'li 6 eski milletvekili adına şikayet dilekçesi verenler, İlker Başbuğ ve Dursun Çiçek'ten "Tazminat talebi"nde bulunmuşlar. Salondakilerin çoğu "Bunların dini imanı paraymış..." deyiverdi.
Yurdun çeşitli bölgelerinden gelen ziyaretçilerin arasında yollarımızın kesiştiği birçok dost ile karşılaştık, kucaklaştık. Sohbetin derinliğinden CHP grubuna yetişemediysem de televizyondan takip etme fırsatı buldum. Geçtiğimiz hafta şehitler, deprem ve çığ felaketi yüzünden "FETÖ'nün siyasi ayağını açıklama"yı Salı'ya bırakan Kemal Kılıçdaroğlu'nu kamuoyu merak ile bekliyordu. Kemal Bey siyasi kimliğinden önce "Hesap uzmanı"dır... Öyle afaki konuşmaz, kendisine has sakin üslubu ile 2009'da gece yarısı torbanın içine panik ile sıkıştırılan yasayı hatırlatıp, sorumlularının siyasi iktidar olduğunun altını tane tane çizerek adresi gösterdi... Vesayet altındaki hukuk sopasına güvenerek İlker Başbuğ'a dava açan AKP'nin nasıl da kendi ayağına sıktığının fotoğrafını çekmiş oldu. Bu konuya devam edeceğiz...