Büyüklerimiz "Arif'e tarif gerekmez..." derken "arif" olmanın tüm özelliklerini taşıyan "Ozan Arif"e dikkat çekmek istemiş de olabilir. Aylardır vaktin gelmek üzere olduğunu biliyorduk. Ani acı yerine bir iyilik daha yapıp "alıştıra, alıştıra" gitti Ozan... Zamansız ölümlere hiç alışamadım. Ancak ellerim böylesine hiç titrememişti. Yüreğimin sızısı kirpiklerimin arasından çağlamamıştı. Canım hiç yazmak istemediği halde, yüreğinde vatan sevgisi olmayan imamların "Ozan için sela" okumadığına tanık olunca "isyan" görevimi yerine getirmek için yazmaya karar verdim. Lafa gelince "Ozanları, aydınları susmuş milletin hayat damarları kopmuştur" sözlerini sarf et, ozanların susturulmasına ses çıkarma, boyun eğ! Öyle mi? Sonra da çıkıp nutuk at! Gözyaşı döküp, dua et... Yok öyle yağma... Samimi ol!.. Adam ol!.. Yüzlerce yıllık Türk Milliyetçiliği davasının fikir babaları, teorisyenleri, yol başçıları, liderleri, başbuğları, komutanları gelip geçmiştir. Ancak "Ozanları ölmemiştir..." Nitekim "Dede Korkut" tüm Türk dünyasında yaşıyor... Milliyetçi-Ülkücü hareketin; çağımızdaki Dede Korkut'u Ozan Arif'in bedeni Samsun'da toprağa verilse de ruhu binlerce yıl yaşayacak... Türk Milliyetçiliği ve Ülkücü hareketin "vicdanı" idi Arif Ağabey... Kalenin kapısıydı... Kınında durmayan, susmayan bıçağıydı... Namluya sürülmüş mermisiydi...
***
Klimalı kulelerde koltuk konforu yaşayanların hiç birine nasip olmamıştır Anadolu coğrafyasında adım atmadık yer bırakmamak. Dünyanın dört bucağında bayrağı burçlarda dalgalandırmak... Ozan Arif sadece konser salonlarında, miting meydanlarında değil il, ilçe, kasaba, köy, mezra demeden her yerde milletine seslendi. Alın teri, gözyaşı, emek ve hasretle kucaklaştı insanımızla. Bombaların, silahların gölgesinde meydan okudu cümle aleme... 12 Eylül darbesinin hapishanelere tıktığı kadroların sesi oldu... Susturulamadı... "Ülkücü Hareket sona ermiştir. Türkeş devri bitmiştir" diyenlere inat; "Ölmez bu hareket, ölmez bu dava" haykırışı ile heyecan dalgası oluşturdu... Ayağında çarık, elinde sazı ile Türk Milletinin vicdanı ve sesi oldu... Arif olan anlar... Kendisini Türk Milliyetçisi-Ülkücü olarak tanımlayanların hepsinde hakkı vardır. 69 yıllık hayatının yarım asrında mührü kazılıdır. Biz O'na haklarımızı helal etsek de O birilerine etmeyecek elbette... Hesabı huzuru mahşere bırakmadı. Son nefesine kadar hesap sordu... Ruhu sormaya, korkutmaya devam edecek!..
***
Şu sosyal medya alem alan... Şerefsizliği tescil edilmişlerin gazabından yılanların sessizliğini anlıyorum. Lakin, bir dönem fotoğraf çektirmek için kırk takla atanların Ozan Arif'in hicivleri, eleştirileri yüzünden yolunu değiştirenlerin, arkasını dönenlerin "Ozanım hakkını helal et bize" temennilerinde bilmem pişmanlık hissi var mı?
Koltuklarının bekasına kapılıp, vefayı bozası ile ünlü semt sananlara söylenecek sözümüz yok. Türk Milliyetçileri-Ülkücüler Başbuğ Alparslan Türkeş ve efsane gençlik lideri Muhsin Yazıcıoğlu'na son görevlerini layığı ile yerine getirdikleri gibi, Ozan Arif'i de öyle uğurlayacaklardır. Bu defa başkent Ankara'da değil, İstiklal Harbinin sembolü Samsun'a çıkıp, O'nun ay-yıldızlı bayrağa sarılı tabutunu omuzlayacaklardır...