Gazetecilik mesleği de "ilgi alanı ve uzmanlık" konularına göre ihtisaslaşıyor. Kendi adıma bilgi sahibi olmadığım, ilgi alanımın dışında konulardan uzak durmaya çalışırım. Ancak "feraset"ine güvendiğim okuyucularımız bazen bizleri zorlar. Gündemdeki olaylara ilişkin yorum yapmamızı isterler. Bu kimi zaman futbol, bazen ekonomi ve hatta dış politika olur. Sosyal medyayı sık kullanmadığım için talepleri karşılayamıyorum. Fakat neredeyse "yakama yapışılınca" bu defa dayanamadım.
Proleter bir hayat yaşadığımı defalarca yazdım. Minibüs, otobüs, metro gibi toplu ulaşım araçlarına binerim. Geçtiğimiz gün Kızılay'a gitmek için halk otobüsü beklerken, benim gibi yolun yarısını aşmış hanımefendi okuyucum ısrarla AKP Milletvekili Şirin Ünal'ın evinde yaşanan "intihar" olarak açıklana vakayı sordu. Detaylarını bilmediğim için yorum yapamayacağımı belirtmeme rağmen ardı ardına: "Bu olay sizin, sıradan vatandaşın ya da CHP, İYİ Partili birinin başından geçse acele ile üzeri örtülür müydü? Muhalif bir milletvekilinin evinde yaşansa 'bu özel değil! Genel! Genel!' diye bas bas bağırılmaz mıydı?" gibi mermi süratinde soru yağmuruna tutuldum.
Sonuç da "okuyucu velinimetimiz!", "Araştırıp; mutlaka yazacağım..." sözünü verdikten sonra otobüse binebildim. Söz ağızdan çıkar... Tanığımız olmasa bile sözüm bağladı beni. Moda deyim ile "empati" yaptım... Allah muhafaza benim başıma gelse... Evinde kaçak işçi çalıştırmak! Ölüme sebebiyet vermek! Cinsel taciz, ateşli silahlar yasasına aykırı davranmak, yalan beyanda bulunarak adaleti aldatmaya kalkışmak; vergi kanunlarına uymamak, cinayeti ört bas etmeye çalışıp, delilleri yok etme gayretinde bulunmak... gibi onlarca ayrı suçtan soruşturma ile muhatap olup, gözaltına alındıktan sonra da büyük ihtimal tutuklanırdım. Emekli general Şirin Ünal, milletvekili dokunulmazlığına sahip olduğu için gözaltı ve tutuklanma mümkün değil. Peki ya, bu hadise yine aynı şekilde emekli bir generalin başına gelse neler olurdu? Aman Allah'ım! Ne Ergenekon'u, Balyozculuğu kalır ne de kripto FETÖ'cülüğü!..
***
İşsizliğin resmi rakamlarla yüzde onu geçtiği canım memleketimde kayıtsız yabancı işçi sayısı milyonları buluyor. Özellikle de hizmet sektöründe... Sadece 100 binden fazla Ermenistan vatandaşı var. Gürcistanlıların sayısı 200 binlerde. Fazla uzağa gitmeyin kafeler, restorantlarda çalışan 3 kişiden birisi ya Kırgız ya da Özbek... Çobanlarımızın çoğu Afganistan ve Pakistanlı. Sosyetenin hizmetçi ve sekreter kadrosu Rus, Moldovyalı ve Filipinlilerden oluşuyor. Gece kulüpleri ve fuhuş sektörünü yazmama gerek yok, cümle alem biliyor. İkinci, üçüncü hanım olarak Iraklı ve Suriyelileri katagoriye sokmuyoruz bile... Hizmet sektöründeki cinayet, soygun gibi haberler rutin haline geldi. Kayıtsız işçi sorunu için TBMM'den yasa bile çıktı. Yerine getiren parmak kaldırsın!.. Türkiyemiz bu gerçekle yaşıyor ve yaşamaya daha uzun yıllar devam edecek gibi görünüyor.
***