Vergi kaçırmanın yollarından birisi de "Vakıf" adı altında örgütlenmektir. Geçtiğimiz gün değerli dostum Devlet eski Bakanı Ufuk Söylemez: "Vakıf yoluyla yağma düzeni" başlıklı bir yazı kaleme aldı. 2002 yılında yeni kurulan vakıf sayısı 33 iken özellikle 2011'de 104'e çıkıp artarak 2018'de 155'e yükselmiştir. Bunların önemli miktarının FETÖ'ye ait olduğunun altını çizelim. İslamcı ideolojinin şemsiyesi olan vakıflara sağ iktidarların hepsi destek vermiştir. Örneğin hurda alımı için yetki verilen vakıflar Almanya'dan matbaa makineleri getirip, Türkiye'nin dört bir yanına kurup işletmiş ve satmıştır. O matbaalar halen faaliyettedir. Avrupa'nın çeşitli kentlerinden getirilen ikinci el binek otomobiller hile ile hurdaya ayrıldı belgesi ile cemaat, vakıf ve siyasilere tahsis edilmiştir.Sun Tzu boşuna dememiş "Rakibini tanıyacaksın" diye. Bunların zaafları önce para sonra da kadındır... Hele hele küçük yaştakiler... Cemaat ve vakıflar önceleri ufak "kurban derisi" toplardı. Ne kavgalar kopardı. Şimdi "Ufak iş" görüyorlar ne de olsa deveyi hamudu ile götürüyorlar. Bunların en önemli ayı Ramazan'dır... Fitre, zekat vs. için gece-gündüz uğraşırlar. Medya ve belediyeler desteği ile bir yıllık kazançları garantidir. Kurban Bayramı "Bonus" sayılır. "Dünyanın bilmem hangi ülkesinde kurban kesiyoruz" yalanı ile mütedeyin-muhafazakar insanlardan parayı toplarlar. Yalandan 3-5 kare fotoğraf ile yaptıkları hayır (!) işinin reklamını yapmaktan da geri durmazlar. Deniz Feneri rezaleti yeniden gündeme getirilmelidir. Halk arasında "Keriz Feneri" olarak anılanların faka basması üzerine FETÖ'nün "Kimse Yok mu"su prim kazanmıştı. Holdinglerin, mağaza zincirlerinin depolarından, şubelerinden fazla idi... Söğüşleme işinde bazen kavga çıkar. Bir dönem makbul sayılan vakıf ve cemaatler hemen hain ilan edilir. Örneğin Furkan Vakfı... Siyasi İslamcıların belediyeler eli ile salonlar tahsis edip baş tacı yaptıkları Furkan Vakfına operasyon yapıldı. Kesilen kurbanların sucuk yapılıp satıldığı ka...