Yazı hayatına başladığım günden bu yana tek korkum yanlış anlaşılmaktır. Dilin kemiği yok ama yazının kuralları var. Ne kadar hassas olursanız olun alınganlıkla karşılaşabiliyorsunuz. Bu arada kötü niyetlilere malzeme de çıkabiliyor. Bizlerin yalın anlatımlarını alıp detaylandırarak aleyhte kullanmaya çalışanlar da oluyor. Geçtiğimiz hafta 15 Temmuz gecesi cereyan eden olaylarla ilgili yazılarımdan bazıları alınmış. "Generalleri yazıyorsunuz, genç subayları, astsubay ve uzman çavuşların durumunu görmüyorsunuz!" diye sitem edenler var. Ağır eleştiri yapanlar da var. Her şeyden önce genç subay ve uzman çavuşların yaşadıkları dramdan çoğunluğun haberi olmadığı acı gerçek. Lakin 15 Temmuz'dan bu yana bu mağduriyetleri en fazla yazan gazeteci olduğumu belirtmeliyim. Arşiv yanılmaz. İnternette hepsi kayıtlı. Hukuksuzluk, haksızlıkları dile getirdiğim için bazı kesimlerin hedefi oldum. "Bunun da başka bildiği yok. Dönüp dönüp aynı konuyu yazıyor" diyeninden tutun da "Darbecileri savunuyor... FETÖ'cüleri masum göstermeye kalkışıyor" iftirasını atanlar bile var.FETÖ'nün kumpas davalarını yıllarca takip edip başta Silivri olmak üzere mahkeme ve cezaevlerinin sesini Türkiye'ye duyurmaya nasıl gayret ettiysem, bugün de yapılan haksızlıkları duyurmayı insani bir görev sayıyorum. Ve devam edeceğim.Her gün cezaevlerinden mektuplar geliyor. Tutuklu aileleri ve avukatları yüzlerce sayfalık dava dosyaları gönderiyor. Öyle ki bin sayfalık dosyayı tek sayfada özetlemek zorundayız. Bu esnada atladığımız, detaylarına giremediğimiz konular da oluyor. Nitekim "Kor'ların İnfazı" başlıklı yazımda Diyarbakır Kolordu Karargah'ında o gece yaşananları kaleme alıp, Kolordu Komutanı İbrahim Yılmaz'a haksız ceza verilişini belirtmiştim. Kolordu Kurmay Başkanı ile Kolordu Komutanı arasındaki diyaloğu da özetlemiştim. Dönemin kurmay başkanı ile ortak dostlarımız aradılar. Kurmay Başkanı'nın yıllarca FETÖ'cüler tarafından terfisinin engellendiğini ve o gece İbrahim Yılmaz ile aralarındaki diyaloğun de...