Yavuz Selim Demirağ Yeniçağ Gazetesi

Yürüyüş değil... Uçuş...

Dilbazdır, konuşur, çözüm üretmez abiliğin statüsüne sığınır 68 kuşağı... Fikir ve eylem üretme yerine reaksiyoner görüntüyü görev sayar. Aksiyoner değildir, reaksiyonerdir. Solcusu...

11 Temmuz 2017 | 440 okunma

Dilbazdır, konuşur, çözüm üretmez abiliğin statüsüne sığınır 68 kuşağı... Fikir ve eylem üretme yerine reaksiyoner görüntüyü görev sayar. Aksiyoner değildir, reaksiyonerdir. Solcusu da milliyetçisi de öyledir. Bizim 78 kuşağı ise bu işin sadece eyleminde değil, icrasında, meydanında ter döken, emek verendir. 68'liler beni eleştirip, haksızlık yaptığımı iddia edebilirler lakin 68'deki zihniyet görünürde farklı olsalar da "feodalite"nin etkisinden kurtulamamıştır. Feodaliteyi örgütlerde bile sürdürmüş, feodaliteyi yönetimlerine yansıtmışlardır. Feodaliteyi faşizanca yönetimlerini koruyabilmek için bireylerine dayatanların iktidarda olmasalar da muktedirliği günün koşullarında vaziyeti kotarmaya kadar götürdü koltukçular...Sözü uzatmayalım... CHP'nin 9 Temmuz'da miting ile taçlandırdığı yürüyüş 68-78 ve 90'lı yılların kuşağına resmen "kapak" olmuştur. Solun "sorgulama, özeleştiri kültürü, sivil itaatsizlik, pasif direniş" metodlarıyla bütünleştirdiği eylem birlikteliği kültürü; "sağ kafa"da oluşamadığı gibi Milliyetçi-Ülkücü kuruluşlardaki lidere sadakat biatinden dolayı gelişememiştir.Milliyet-sosyolojik sorgulamasını gerçekleştiremediği için 150 yıl önceki gelişmenin yanına dahi yanaşamayan milliyetçilik fikriyatını günümüz koşullarında incelemek, ayrı akademik tez konusudur. Ancak toplumları harekete geçiren sosyolojik eylem tarzlarıyla aslında en çok kimilerinin "yurtsever" diğerlerinin "vatansever" olarak nitelendirdiği "Millîci"ler ilgilenmektedir. Canım memleketimin "Millîci"leri 70-80, 40-50 yıl önceki detaylarla boğuştuğu, siyasi feodalitede kaldığı için geliştiremedi kendilerini. Solcusu "millî" ve "milliyetçilik"ten, sağcısı "devrim" ve "devrimcilik"ten ürktüğünden ortak değerlerinde, aynı kavşakta buluşmaktan imtina ederken; ısrarla sol elleri ile sağ kulağını, sağ elleri ile sol kulaklarını dolaydan işaret edip, gerçekten kaçtılar. Ne yazık ki bu kaçışlarının sosyolojik açılımını ifade etme yerine örgüt ya da teşkilat feodalitesine boyun eğerek, beşinci kolun koyduğu engelleri aşamadılar!***Gelin dostlar... İtiraf etmekten utanmayıp, kendimizle yüzleşmekten kaçınmayalım. Ne Gandi'nin "Tuz yürüyüşü"nü ne de Mao'nun kızıl yürüyüşünü inkâr edelim. Öte yandan Sultan Galiyev'in "Milletler hakları", Yusuf Akçura, Sadri Maksudi Arsel, Resulzade'den, Ziya Gökalp'e, Namık Kemal ve Ziya Paşa'ya kadarki arayışlara saygı gösterelim. Son yüzyılda "Millîci"lerin tartışılmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk ise eğer, "emperyalizme başkaldırıda birleşelim..." Mehmet Akif ile Nazım Hikmet'i, Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya'nın imbiğinden akıttıklarını aynı potada, aynı kazanda kaynatmalıyız...Aydın kelimesi ucuzladı, işportaya düştü. 'Ziyalı' daha anlamlı. Duyarlı diyelim kısaca. "İnsanlara faydalı olabilme sanatı" olarak nitelendirilen politikada rol almak isteyen dostlar kendinize, ailenize, mensup olduğunuz yakın çevreye faydanız yok ise aynaya bakıp vazgeçin bu işten. Tek başınıza bütün yükü omuzlayıp, yalnız başınıza yüzlerce kilometreyi yürümeyi göze alamıyorsanız bırakın kendinizi kandırmayı ve dönün evinize...FETÖ'nün kaset operasyonu ile uzaklaştırılan CHP Genel Başkanı'nın istifasına bu sütundan karşı çıkmıştım. Operasyona baş eğdiği için de ağır eleştirdim. Dahası bir kaç seçimde arzu edilen, hedeflenen menzile ulaşamayan Sayın Kılıçdaroğlu'nu da alenen eleştirmiştim. Tunceli'nin o sert coğrafyasının özelliğini taşıyor Kemal Bey... Yıllarca Genel Başkanlığının tartışıldığı o koskocaman partide sonunda "lider" unvanını tartışmasız kazandı ve hak etti. Bu satırların yazarını bilen bilir... Partisi, derneği, vakfı olmaz! Dedesinin, babasının partisi olması yanında Cumhuriyeti kuran iradenin örselenmesine karşı çıkmıştır. Atatürk'ümüzün ortaya koyduğu 'Altı Ok'un ilkelerinin ihlal edilmesi üzerine 9 umdeyi öne sürüp siyasete giren merhum Alparslan Türkeş'in peşine çocukluğumdan itibaren düşmüşümdür. Rahmetli Türkeş'in çizgisini ihlal eden, geride bıraktığı siyasi mirası çar-çur edenlere karşı verdiğim mücadele de ortadadır. Ömrümde Mansur Yavaş'ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı dışında CHP'ye oy vermedim. Yanlış ve isabetsiz adaylara rağmen hep MHP'ye oy verdim. Lakin Genel Müdür Bahçeli'ye hiç inanmadım. Yüzlerce, binlerce sayfaya varan raporlar yolladık dostlarımızla. Anlamadı. İnkar etti... Türk Milliyetçiliğini kontrol ve sınırlandırmakla görevli olduğunu biz bile geç anladık. Defalarca, CHP'nin yürüdüğü anda, MHP'nin koşması gerektiğini vurguladık. Emeklemedi bile...***Ey Ülkücüler; CHP'nin yürüdüğü yerde MHP koşmalıydı... Malumunuz MHP, yürüyen, hak arayan CHP'yi eleştirdi. Türk toplumunun her kesimini kucaklayan Akşener'in inananları ile beraber kanatlanacağı anı beklemenin umudu içindeyiz. Sözün özü Kılıçdaroğlu artık sadece CHP'nin Genel Başkanı değil "lider"dir. O'nun "Adalet" için yaptığı 25 günlük yürüyüşünün devamında Akşener'den toplumun her kesiminin umudu "uçuş" beklenmektedir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hasan Paşam ve Uğur Mumcu... 31 Ocak 2021 | 540 Okunma "Adalet yıkılırsa gökyüzü çöker!" 29 Ocak 2021 | 305 Okunma Asker Hastanesi yıkılmasın!.. 28 Ocak 2021 | 292 Okunma Kaba Milliyetçilik... 24 Ocak 2021 | 422 Okunma Uzmanlara zulüm... 21 Ocak 2021 | 337 Okunma