Habertürk Gazetesi’nin tecrübeli otomobil editörü Hakan Özenen’e Volkswagen olayını sordum. Anladım, bir numara çekmişler ve yakalanmışlar. Emisyon değerlerinde otoritenin koyduğu sınırların altında kalacak değerleri yakalayabilmek için yazılım kullanmışlar. Sevgili Hakan’ın verdiği bilgiye göre yazılım, test aşamasında otomobilin sabit olduğunu algılıyor ve dizel harcama hızını ayarlayarak (artırarak) dışarı atılan azot oksit miktarının düşük çıkmasını sağlıyor. “Peki olup bitenlere bakınca ne dersler çıkarmalıyız?” diyecek oldum. Hakan anlattı. Anladığım kadarıyla özetleyeyim:
1. DERS: Sivil örgütlerin önemi...
Skandal sanıldığı gibi önce ABD’de değil, Avrupa merkezi Berlin’de olan International Council on Clean Transportation (Uluslararası Temiz Ulaşım Konseyi) tarafından fark edildi. Bu sivil toplum örgütü, bir başka sivil toplum örgütü olan ADAC (Almanya Otomobil Kulübü) ile yeni kullanılmaya başlanan WLTP (The Worldwide Harmonized Light Vehicles Test Procedure) standartlarına göre yaptığı testlerde sadece Volkswagen’in değil 10 farklı üreticinin, 32 modelinin emisyon değerlerini test etti ve bu otomobillerin tam 22 tanesi testi geçemedi. Oysa bu araçların tamamı, (şehiriçi, şehirlerarası ve otoban sürüşlerini içeren) NEFZ (New European Driving Cycle) testlerinde Euro 6 normlarını karşılamış ve testten geçmişti. Yani sivil toplum örgütleri önemlidir, bazen ülke menfaatlerinin aleyhine çalışıyormuş gibi görünebilir ama bu çalışmalardan genellikle insanlık kârlı çıkar.