Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, seçimin ardından mevcut
siyasal aritmetiği en iyi okuyan lider olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle duruşunu hiç değiştirmedi. Muhalefet bloku diye bir blok
olmadığını iyi analiz etti. Yeni bir seçime gidilmesinin faydasız
ve partisine zarar verebileceğini gördü. Mutlak iktidar şansını
kaybeden bir lider olduğu gerçeğini içine sindirdi. Ve yeni bir
seçimde tablonun aynı çıkması durumunda partisinin artık
durdurulamayacak bir inişe geçebileceği realitesine uygun bir
politika izlemeye başladı.
Topluma da AK Parti’nin içinde olmadığı bir koalisyon
kurulamayacağını kabul ettirdi. Gelinen nokta şudur: Hükümet
turları başlayacak. Davutoğlu çok değil 10 gün öncesine göre CHP
ile bir koalisyonu kendi kitlesine kabul ettirecek seviyeye ulaştı.
Olur, olmaz bilemem. Ama koalisyon olursa parti tabanında güçlü bir
itiraz çıkmayacak kadar “Doğru hesap yapmıştır” duygusunu
oluşturdu.
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevlendirmeyi bu kadar geç
yapmasının nedenini bilmiyorum. Sonuçları ise isabetli oldu. Bu
süreç tüm partilere kendi tabanlarını ikna etme, durumu gerçekçi
olarak değerlendirme imkânı sağladı. Zaman kıymetli
kullanıldı...
BARANSU VE KARACA SERBEST BIRAKILMALI
Oldu mu sevgili arkadaşlar. Bana “Bu konuda neden yazmıyorsun?” diyenler, oldu mu? En ufak bir şüphem yok. Mehmet Baransu ve Hidayet Karaca ile hiç tanışmadım. Baransu’nun Balyoz davasındaki yaklaşımlarını da sorunlu ve takıntılı buluyordum. Askeri vesayetle mücadelenin bir cadı avına dönüşmesi konusunda gayretli ve ateşe odun taşımaktan çekinmeyen bir gazeteci olmasını içime hiç sindiremedim. Bir gazetecinin, sevmediği insanlar ya da demokrasi düşmanı olarak gördüğü kesimler için dileyebileceği en kötü şeyin hukuk içinde hesaplaşma olacağına inananlardanım.