2012 yılının mayıs ayında Habertürk’te yazdığım bir yazıdan birkaç tespiti tekrar edeyim. Amacım zamanın beni haklı çıkardığını göstermek değil. Tam tersi yanı başımızda süren iç savaşların aslında büyük resmin doğal uzantıları olduğunu bir kez daha hatırlatmak...
“Açık söylemek gerekirse her ülkenin bir başka ülkeye bakışının altında uzun vadeli çıkar ve güç mücadelesi yattığına inananlardanım. Sonunda bir denge kuruluyor ve bu denge kazan-kazan da olabiliyor, bazen uluslararası ilişkiler, boyun eğme, güçlü olana biat etme şeklinde de sonuçlanabiliyor.
Örneğin, ABD’nin, Suudi Arabistan’a bakarken demokrasi, Suriye’ye bakarken baskı rejimi gördüğünü sanacak kadar saf değilim. Çünkü ilişkinin (politikanın) rotasını belirleyen, evrensel insan hakları ve demokrasi değil, çıkarlar...
Bir senaryo üzerinde duracağım. Türkiye’nin bölgemizde neyin mücadelesini verdiğini anlamak için temel birkaç parametreyi dikkatinize sunmak istiyorum.Türkiye’nin Irak’ta Kürt-Sünni Araplardan oluşan bir cephenin neden yanında yer aldığını anlamama yol açan sarsılmaz bir teorim var. Bir adım daha ileri götürürsem, Türkiye’nin (İran ve Rusya’ya rağmen) yanı başında bağımsız bir Kürdistan devleti kurulmasını zorlayacağını düşünüyorum.