“İŞİD büyük tehlike. Fakat ondan daha büyük bir tehlike var
kapımızda. Her an birbirimize çevirmeye hazır beklettiğimiz işaret
parmaklarımızın ucundaki tehlike.’’ Hürriyet yazarı Akif Beki’nin
dünkü yazısındaki bu tespite katılıyorum. Gencecik fidanları
yitirdiğimiz andan itibaren birbirlerini suçlayan insanları görmek
sizi de kahretmiyor mu? Savaş baltaları elinde olanların teröre
karşı ortak bir duruş sergilemesini beklemiyorum artık. Bari birkaç
gün durun da yasımızı yaşayalım.
DEMOGRAFİ
Türkiye ve sınırlarına yapışık yaşayan halklar incelendiğinde yani
demografi dikkate alındığında karşımıza çıkan gerçek bizi Kürtlere
mahkûm ediyor. Yani siz ne derseniz deyin, niyetiniz ne olursa
olsun Kürtler ya doğal müttefikiniz ya da kalıcı düşmanınız olacak.
Ya geleceği birlikte inşa edeceğiz ya da geleceğimizi
karartacağız.
Bir başka gerçek daha var. Suriye’de devlet otoritesi kalmadı.
Sınırınızın karşı tarafını koruyan bir güç yok. IŞİD ile Kürt
güçler arasında bir hâkimiyet savaşı yaşanıyor o bölgede. İŞİD’in
hâkimiyetinin Türkiye’yi de içine alacak bir terör ithalatına
dönüşeceği açık. Türkiye’deki Kürtler bu gelişmeye asla duyarsız
kalamaz. O bölgede PYD’nin hâkimiyeti PKK ile birlikte
değerlendiriliyor. Doğru belki, ama Suriye’de bir tampon bölge
oluşacaksa, bunu Kürtler oluşturacak. Hem kendilerini koruyacaklar,
hem de sınırlarımızı delik deşik eden IŞİD’i durduracaklar.
Anlaşabileceğimiz bir silahlı örgüt faaliyet gösteriyor orada.
Konuyu PKK kapsamında değerlendirerek bu fırsatı kaçıranlar sanırım
IŞİD ile yaşama konusunda endişe taşımayanlardır. Bir hatırlatma
daha yapayım: Bölgeye yön veren Kürt hareketi demokrasi taleplerine
yakın durabilir ve Kürt halkı da Türkiye’nin demokratikleşmesine
rol model olarak bakar. Ama İŞİD ve benzeri yapılar Türkiye’yi bir
Afganistan, Pakistan olarak görmekten memnuniyet duyar. Kararınızı
verin. Başka bir yol olsaydı, kırmızı çizgi diye yıllarca bize
yutturulan Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi’ni engellerdik.
Maalesef demografi gerçeği kırmızı çizgi filan tanımıyor...