Bakanlar Kurulu oluşurken nasıl kulisler dönmüştür? Bu soruyla ilgilenmiyorum. Politikayı yakından takip eden, Ankara kulislerine yakın arkadaşların yazılarıyla aydınlanırız nasıl olsa. Yıllardır ekonomi yönetimini ve icraatını takip eden bir gazeteci olarak bazı duygularımı paylaşmalıyım. Öncelikle, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi reformlar yapılacaksa, AB perspektifinden vazgeçilmeyecekse, Ortadoğu’da ve Suriye’de fetihçi bir yaklaşım sergilenmeyecekse, Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığına dokunulmayacaksa Türk ekonomisi, sert global rüzgârlara ve ABD’de artacaksa faizlere rağmen yıllık yüzde 4-5-6 büyüme potansiyeline sahiptir.
Kimsenin kafasını bir kriz senaryosu çizerek bulandırmamak gerekir. Türk siyasal sistemindeki, radikal değişikliklerin (sivil Anayasa, başkanlık sistemi) ve jeopolitik risklerin ülke çıkarlarına uygun, çatışmasızlık içinde çözüldüğü varsayımına göre olumlu bir tablo çiziyorum. Gelelim duygularıma...
Ali Babacan, Taner Yıldız ve Mehdi Eker’in kabinede olmamasına üzüldüm. Her biri eşsiz deneyim sahibi insanlardı. Şüphesiz siyasetin içinde bulunmaları ve birikimlerini yine kabinedeki arkadaşlarına aktaracak olmaları teselli ikramiyesi sayılmalı.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı’nın Mehmet Şimşek olması, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı için ekstra bir güvence sağlıyor. Ayrıca Maliye’de gösterdiği başarı (bütçe disiplini özellikle) her kesimce takdir topladı. Şimdi, ekonomiden sorumlu bakan olarak, Maliye’yi aşırı harcamalar konusunda sıkıştıracak diğer bakanlıkları ikna edebilecek bir görevde. Boşalttığı koltuk önemliydi. Oraya yine Maliye Bakanlığı’nda yıllarca bürokrat olarak çalışan ve müsteşar olarak tüm çalışmaların içinde yer alan Naci Ağbal’ın gelmesi, sıkı bütçe uygulamalarından vazgeçilmeyeceğinin teminatı sayılmalı.
Tarım Bakanlığı’na tecrübeli bir siyasetçi geldi. Faruk Çelik’in, Mehdi Eker’den boşalan koltuğu dolduracağına inanmak gerekir.