Yeni başkaldırı biçimi örtüleri atmak. 28 Şubat döneminde başkaldırı örtünmekti. O dönem bir tür direniş, düzene başkaldırı, “özgürlük” mücadelesi için saçlarını örten genç kızlar, bugün nerede hata yaptık diye düşünüyor, saçlarını açıyor. Pek farkına varmamıştık, belki çok da kalabalık değiller ama şimdi kapalı olanların çoğunun özlemi açılmak. Çünkü iklim tersine döndü, artık başı kapalılar iktidarda, üstelik küçük yaşta aile baskısıyla ya da daha sonra “özgürlük hareketi” diye başını kapatanlar, üniversiteye ya da kamuda işe girmekle özgür olamadıklarını fark ettiler. Altlarında jeep de olsa, büyükelçi de atansalar, aslında simge olarak varlar. Yoksa ortada özgürleşmiş bir kadın anlayışı, hareketi yok. Başı örtülü Müslüman kadın da sadece aile içinde değerli. Erkek hâlâ egemen ve kadının aykırı bir davranışında, talebinde kaşlar çatılıyor. O okumak için kendilerini paraladıkları üniversitelerden diploma almaları da pek bir işe yaramadı, çoğu evlenip kültürlü anneler oldu. Aslında hâlâ en çok kendi mahallelerinde rahatsızlar. Çünkü onlar kapalı da olsalar, kadın gibi olmak, giyinmek, süslenmek, diğer gençler gibi gezmek, eğlenmek, sosyalleşmek istiyor. Ve biz bunu tesadüfen fark ettik: Amerikalı yıldızların sosyal medya hesaplarında “bak ben hiç yaşlanmıyorum!” diye “10 yıl önce 10 yıl sonra” fotoğraflarını koymalarının virüs gibi yayılıp bize de bulaşmasıyla. Bir de baktık ki bazı genç kadınlar bütün cesaretlerini toplayıp 10 yıl önce diye farklı fotolar koyuyorlar: 10 yıl önce başı örtülü, uzun pardösülü, ezik, bunalımlı kızlar, 10 yıl sonra, rüzgârda saçını savuruyor, özgüveni gelmiş, gülümsüyor. Tabii buna inanan, inanmayan, hakaret eden, alkışlayan, kötüleyen, yücelten bir tepki bombardımanı. Tahammülü güç, cesaret isteyen bir durum. Kalabalığın önünde çırılçıplak kalmak gibi. Meğer onlar ne zamandır yaşıyormuş bunu. Biz sadece giderek daha çok gördüğümüz başı örtülü kadınlara bakıp sayıları artıyor sanı...