Çocuklarımız karnelerini aldı, bugünden başlayarak hiç olmazsa
iki hafta, daha gün ışımadan kalkıp uykulu gözlerle okula gitme
kâbusuna ara verildi. İşin tek iyi tarafı bu. Aydınlık bir güne
uyanamamanın nedeni, damadın kışın ortasında sözüm ona enerji
tasarrufu yapacağız kandırmacasıyla yaz saati ısrarı. Herhalde
elektrik faturalarının kabarmasından bir çıkarı vardır? Eğitim-İş,
bir Orta Avrupa ülkesi büyüklüğündeki öğrenci nüfusunu (18 milyon!)
ve ailelerini, dahası geleceğimizi ilgilendiren eğitim konusunda
hazırladığı raporla karanlık sorulara ışık tutuyor. Eğitimde
Reis’in açıkladığı düstur neydi? Kindar ve dindar bir nesil
yetiştirmek. Dolayısıyla eğitimde teorik ve pratik olarak İslam
dininin bir mezhebinin benimsetilmesi ve uygulanması. Geçen yıl
çıkarılan bir yönetmelikle bütün eğitim kurumlarında “mescit ve
apteshane” açma zorunluluğu getirildi. Diyanet İşleri, MEB ile
işbirliği içinde okullarda namaz kılmaktan tutun da camiye gitmeye
kadar her tür projeyi gerçekleştiriyor. En son örnek okulöncesi 4
yaşındaki bebelerin camiye götürülerek kafalarının içinin ve
dışının örtülmesiydi. Nasıl olduysa burada kız ve erkek bebeler
birlikteydi ama eğitimde ikinci adım ayrıştırma üzerine:
ortaöğretimde karma eğitim yapma şartı da kaldırıldı. İsteyen müdür
okullarda bir tür harem-selamlık uyguluyor. Raporun vurguladığı bir
başka çarpıcı gerçek, 18 milyon öğrencinin olduğu eğitime bütçeden
ayrılan pay. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında eğitim
yatırımlarına bütçeden ayrılan pay yüzde 17 iken bu yıl yüzde 5’e
kadar gerilemiş!
Eğitime ne gerek var, ona ayrılan pay azalırken Diyanet’e ayrılan
pay artıyor! Din öğretiliyor da kim öğretiyor, bu da önemli bir
soru: gerçek İslamı anlatan bir din adamı olan Cemil
Kılıç, Y. Akit gazetesinin işaretiyle öğretmenlikten
alınırken TV şovmeni Nihat Hatipoğlu rektör
yapılıyor! Eğitimdeki büyük uçurumu nasıl anlatmalı? Parası olan,
bütün imkânlarını çocuğun...