Şu düğün dernek işini abartmaya başladığımızın farkında mısınız?
Benim evlendiğim dönemde, böyle kına geceleri, gelin hamamları,
damat bohçaları gibi adetler görgüsüzlük sayılıyordu. Biz
şehirliydik ve nikahta bir tayyör üstü şapka, düğün yemeğinde de
gelinlik yerine en fazla şık bir abiye elbise iş görüyordu. Neyse
ki ikinci kez evlendim de düğün yaptık! Kırk gün kırk gece düğün
dernek, Anadolu işidir. Asya işidir, Pakistan, Hindistan gibi
ülkelerde başka eğlence de olmadığından günlerce sürer. Bizde,
köyler, kasabalar boşalıp kente geldiğinden ve onlar kentli olmak
yerine kentliler köylü kasabalı olduğundan beri her yerde kasaba
adetleri geçerli oldu. İşin içine bir de zenginlik girince en Beyaz
Türk sandığınız kız bile kına gecesine, halayıkların taşıdığı
tepside gelebiliyor; üstelik de entelektüel düzeyi yüksek bir
sanatçıyla evlenirken! Tabii bu kışkırtmayı organizasyon firmaları
yapıyor. Ne kadar etkinlik o kadar para demek. Bir de giyim
sanayii. Kız isteme merasimi, gelin alma töreni, düğünde iki
gelinlik derken gelin hanım giyinip soyunmaktan yoruluyor! Üstelik
parası çok olan değil, olmayan da harcıyor! “İşten çıkarılayım da
tazminatımı alayım” diye bekleyen asgari ücretli bir delikanlıya “O
parayı ne yapacaksın” diye sorduğumda “Düğün” demişti!
Borçla saray yaptık
Borç aldık saray diktik, uçak satın aldık, memleketteki 90 bin cami
kesmedi, dünyanın her yerine de cami yapmaya başladık. Maksat
şanımız yürüsün. Avrupalılar mültecilere kapısını kapadı, biz
neredeyse nüfus yapımızı bozacak kadar çok Suriyeliyi, Afganlıyı
baş tacı ettik. Bol keseden saçtık savurduk paraları, betona gömdük
dolarları. Sonra bir de baktık ki borçları ödeyemiyoruz! Burası
Katar, Kuveyt değil, arka bahçeden petrol fışkırmıyor. İki bomba
patladı, epey bir süre turizm fosladı. Tarım ürünlerimiz Rusya’dan
geri döndü. Tekstil, ayakkabı pazarını Çin bitirdi. Dış...