Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü’ne başladığından ve peşine on binler takıldığından beri aklım fikrim orada! Çünkü Adalet, hava kadar, su kadar, ekmek kadar olmazsa olmaz bir şey onurlu yaşamak için. Ve hepimizin bir biçimde şikayet ettiği bir adalet sıkıntısı var memlekette.
Gazeteci Şükrü Küçükşahin, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’le molada.
Sayın Cumhurbaşkanı, AKP’nin Genel Başkanı Erdoğan bile, bu yürüyüşe çok öfkeleniyor ama “adalet var, neden yürüyorsunuz?” demiyor. “Adalet yoksa, sokakta aramayın, gelin Meclis’te arayın” diyor; adaletin sıkıntılı olduğunu o bile kabul ediyor.
Yürüyüşe, ilk kez, bir hafta önce, Bolu’da katıldım. Saatlerce yürümeme, yorulmama rağmen kendimi çok iyi hissettim. “Teröristler” diye yaftalanan on binlerce kadın, erkek, yaşlı, çocuk, büyük bir inanç ve mutlulukla yürüyordu. Çünkü haklı olduklarına inanıyorlardı!
Bir kez daha geleceğim demiş, Kılıçdaroğlu’nu bu zorlu yürüyüşte rahatsız etmemek için yanında da çok kalmamıştım. Ama baktım ki Genel Başkan, bir tür “popstar”a, türbeye dönüşmüş; dayanışma için gelenler, mutlaka onunla birkaç dakika yürümek, bir fotoğraf çektirmek için sıralanıyor, facebookuna, gazetesine koyacak bir fotoğrafı oluyor, sonra da gidiyor.
O da kimseleri kırmıyor, ben de sıraya girdim ve beraber yürürken de “Yürüyoruz iyi güzel de, ne olacak bu yürüyüşün sonu?” sorusunu soruverdim. Hepimizin merak ettiği bu değil mi?
Zalimin zulmü
“9 Temmuz’da bu yürüyüş bitecek ama eylemlerimiz bitmeyecek.
Taleplerimizin yerine getirilmesini isteyecek ve bunun için mücadele edeceğiz. Bu yürüyüş haklı olduğu için çok ses getirdi.
Herkes yanında durdu. Biliyorum ki birisi geceleri uyuyamıyor! Onun için de baskıyı arttırdı. Gideceğine yakın zalimin zulmü artarmış. 2019’a kadar eylemlerimizi süreceğiz. Biz kimseyi rahatsız etmiyoruz. Kimseyle kavga