Ateş düştüğü yeri yakıyor; 80 milyon nüfusun içinde 125 bin
küsur kişi, aileleriyle birlikte hiç kuşkusuz, yarım milyon insan,
işsizliğe, yani açlığa mahkûm edilmiş, kimsenin umrunda değil; bir
avuç insan dışında kimse onların yanında durmuyor, sesleri olmuyor.
Açıkçası ben de Cem TV’de Kadir Polat’la birlikte
yaptığımız “En Açık Görüş” programı için bu konuyu seçmemiş
olsaydık, durumun vahametinin bu kadar farkında olmayacak, konuyu
gündeme getirmeyecektim. Oysa yakınımda yöremde KHK’lerle işi
elinden alınmış insanlar var, herkesin illa ki
Nuriye Öğretmen gibi kendisini öldürtmeye mi
çalışması lazım? Onun derdiyle ilgilendik pekâlâ, ya ötekiler?
Konuyu benim gibi az bilenler için net ve açık koyalım ortaya: 15
Temmuz Dar-be Girişimi’nden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal
döneminde, çoğu anayasaya aykırı olmak üzere onlarca kanun hükmünde
kararname çıkarıldı. Bunlardan en acıklısı 672 sayılı olanı. Buna
göre kamu görevlilerini, herhangi bir somut delil ve soruşturma
olmaksızın, terörle ilişkilendirerek görevden uzaklaştırdılar.
Bunlar içinde öğretmen, öğretim üyesi, polis, hâkim, savcı, doktor,
mühendis, maliyeci, aklınıza gelen her meslekten kişi var. KHK’li
olmakla yaşama tutunmanız engelleniyor. Sadece işinizden
olmuyorsunuz. İnsanca yaşamak için gerekli neredeyse bütün
haklarınız elinizden gidiyor. Öğretmenseniz, özel bir okulda da işe
giremiyorsunuz; doktorsanız, özel bir hastanede çalışamıyor,
hukukçuysanız, avukatlık bile yapamıyorsunuz. Özel sektör sizi
çalıştırmaya korkuyor ya da SGK primi ödemeden, düşük ücretle kaçak
çalıştırıyor. Emeklilik hakkınız bile gitmiş, sosyal yardımlarınız
kesilmiş; pazarda limon satmaktan başka çareniz kalmıyor. Üstelik,
suçun şahsiliği ilkesi de çiğneniyor. Eşinizi de işten atıyorlar.
Hatta çocuklarınız bile ceremesini çekiyor. “Madem burada yaşam
hakkı kalmadı, gidelim başka bir ülkeye” deme şansınız da yok,
görevden atılm...