Marmara Bölgesi’ni sel altında bırakan, binlerce şimşek
eşliğinde kilolarca suyun kovadan boşaltılması biçiminde
gerçekleşen “AFET” sadece Fırtına Tanrısı’nın gazabı mıdır? Yoksa
biz elimizle buna gel gel mi yaptık?
Hatırlatalım: 3. Havalimanı ve yolları yüzünden Kuzey
Ormanları talan edildi. 3. Boğaz Köprüsü ve yan yolları yüzünden
yüzbinlerce ağaç kesildi. Alemdağ, Çekmeköy, Polonezköy, Beykoz,
Riva Ormanları bu yıkımlardan nasibini aldı. İstanbul’un ciğeri
sayılan Belgrad Ormanı’na villalar inşa edilirken yol kenarları
hafriyat ve moloz yığınlarıyla dolduruldu. Kentin göbeğindeki avuç
içi kadar Taksim Gezi Parkı’na bile göz dikildi. Can kaybı
pahasıyla önlendi ama meydan beton yığınına dönüştürüldü. Şimdi
saksı içinde çiçek yerleştiriliyor.
Beykoz Konakları, Acarkent Villaları, Zekeriyaköy,
Göktürk’teki villalar, ne kesilerek yapıldı? Papatya mı, ağaç mı?
Tuzla Hacet Deresi, Cendere Vadisi, Langa Bostanı, Fatih Ormanı,
Kayışdağı’ndaki yapılaşmayı, ranta kurban edilmeyi de
hatırlayalım.