Yazarınız bundan böyle, havadan sudan, kuştan böcekten,
kültürden sanattan bahseder, ülkenin acıtan konularında, insan
haklarında ağzına fermuar takar, üç maymunu oynarsa şaşırmayın
olmaz mı? Bu kadına ne oldu, Cumhuriyet’e geldi, Posta’dakinden
daha mazlum, daha suskun oldu demeyin.
Orada 20 yılımın üzerine oturup tazminatsız attılar. Cumhuriyet
kucak açtı. Bu kez de davalar, davalar. Bak hapis cezası veriyorum
ama duruşmadaki iyi halin, sabıkasız oluşun, bakacağız, bir yıl
içinde suç işlersen hoop içeri. Oğlan temiz çamaşır taşır. Avlu
dizisine bak, kararını ver!
Dava devam ederken sizi bilgilendiremedim, davayı etkilemesi
açısından hukuken sakıncalı. Ceza aldığıma yanmıyorum, bu
suçlamayla aldığıma yanıyorum, çünkü ortada suç yok! Aslında veren
de biliyor olmadığını ama davaya müdahil olarak müfettiş gibi
İçişleri Bakanlığı avukatı katılırken başka türlüsü mümkün değil.
Sanki sosyalleşmek için bir aradayız, savunmalar yapılıyor, son söz
söyleniyor ama sonuç belli, karar belli, mahkûm olacağın alnına
yazılmış, çünkü muhalifsin, çünkü fazla konuşuyorsun, fazla
yazıyorsun, en iyisi sus bakalım, SUS! Ben ve
şiddet
Beni şiddete teşvik etmekle suçlayıp ceza verdiler. İnanmadınız
değil mi? Ben de inanmadım. Hayatım boyunca şiddete karşı çıkmış,
şiddetin her türüyle savaşmış ve şiddete yol açmasın diye bir tweet
atmışken.
Olayın kısaca özeti şu: Mardin’de milletvekili adayı olan bir
arkadaşın daveti üzerine seçim kampanyasını izlemeye gidiyorum.
Birlikte ilçeleri dolaşıyoruz. Derik ilçesinde de emniyet müdürünü
ziyaret ediyoruz. Bölgede terör örgütünün hâkimiyeti ve güvenlik
endişesi elle tutulur boyutta, hissetmemek mümkün değil.
Etkileniyorum. Aradan bir süre geçiyor, o ilçenin belediye
başkanının görevden alındığını yerine genç bir kaymakamın kayyım
atandığı haberini görüyor...