Bu ülkede çok ilginç arkadaşlar var, Avrupa ile iyi geçinmek adına “özümüzden” vazgeçmeye hazırlar... O kadarla da yetinmiyorlar; “HER YAPTIĞIMIZ HATTA VARLIĞIMIZ İÇİN” özür dileyelim noktasındalar...
Sevgili dostlar, orada, burada, şurada değil, bu zihniyette olanlar her yerde yüzyıllardır varlar, ve malesef her yerde her zaman olabilirler...
Bu noktada özellikle son dönemde “AB uyarlaması” bazı arkadaşları görünce bunlara ve özellikle kamuoyuna karşı bazı tespitler yapmak istiyorum...
1- Medeniyetimiz AB gibi “Yunan-Hıristiyan” sentezi değildir ve asla o etkiye girmeyecektir! 2- Medeniyetimiz ve coğrafyamız ÜMMETİMİZ, MİLLETİMİZ dinamikleri ile “kendi özümüzü” yansıtır ve AB içinde “eritmeye” çalışanlar hava alırlar!
3- Türkiye Cumhuriyeti, bu coğrafyanın “direği”, mazlumların “garantisi”, “kimsesizlerin kimsesidir”! AB gibi “hasta adam” için feda etmeye çalışanların sonu hüsran olacaktır!
Sevgili dostlar, bu tespitler sonrası “KIBRIS’a vizeyle gitmek” isteyenlere ve yukarıda tarif ettiğim arkadaşlara ve özellikle yabancılarla iyi geçinmek için YOK SAYILMAYI “dünya ile entegrasyon” sananlara, birkaç çift sözüm var; AB’nin kapısında beklemek için Kıbrıs’ta ne dileyeceğimiz bir özür, ne de ödeyeceğimiz bir kuruş tazminat var... Analarımızı, babalarımızı, kardeşlerimizi katledenlere karşı yaptığımız harekatın sonuna kadar arkasındayız ve bunun için boynumuzu eğecek tek bir gerekçe bile olamaz... Bu yolda şehit olan ecdadımızı şanla, minnetle, özleyerek anıyoruz... Rahat uyuyun, bu canlar bedenden çıkmadıkça “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”, NE KADAR DEVŞİRİRSE DEVŞİRSİN, bizi yere baktıramaz...