Osmanlı’da 1800’lerden itibaren başlayan “Batı hayranlığı” ve “her güzel ve iyi olan ancak Batı’dan bize gelir” virüsü, Devlet kadrolarına da bulaşınca, sonuç kaçınılmaz oldu; EMPERYALİST BATI ÜLKELERİ OSMAN’LIYI İLK ÖNCE KÜLTÜREL, SONRA PSİKOLOJİK, SONRA FİNANSAL VE SON OLARAK DA FİZİKİ OLARAK PARÇALADI...
Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması BATI EMPERYALİZM’ine bir karşı duruş ve başkaldırıydı ama Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra “BATI HAYRANLIĞI VİRÜSÜ” Devlet kadrolarına bulaşmaya devam etti... 1933 sonrası Gazi’nin Çankaya Köşkü’ne hapsedilmesiyle birlikte BATI HAYRANI-BATI İŞBİRLİKÇİSİ kafalar DEVLET’i DAHA RAHAT ele geçirdi ve Türkiye, zaman zaman bu “deli gömleğini” yırtmaya çalışmasına rağmen, her zaman bu tuzağa her yöntem denenerek hapsedildi! Ne zamana kadar? 2003’te HALKIN İÇİNDEN BİR LİDER ÇIKIP, HALKIN İSTEĞİ VE DESTEĞİ İLE İKTİDAR DENKLEMİNİ YENİDEN YAZIP, 200 YILLIK BU TUZAĞI BOZANA, KİRLİ SİSTEMİ YIKANA KADAR... GAZAMIZ MÜBAREK OLSUN, BAĞIMSIZLIĞIMIZ KUTLU OLSUN...
Sevgili dostlar, bu noktada gelelim “Bilim Batı’dan gelir” diyen kafalara DOĞU’DAN vereceğimiz bilgilere...
Ey BATI UŞAĞI kafalar, aşağıdaki satırları iyi okuyun ve anlayıp, anlamlandırmaya çalışın;
1- Abbas Vesim Efendi: Verem mikrobunu Robert Koch’dan 150 sene önce keşfetti.
2- Ahmet Bin Musa: Sistem mühendisliğinin öncüsü.