Tehdit nedir?
Türkiye “tehditleri” doğru tanımlıyor mu?
Son 70 yılda gerçek “tehdit” neydi? Gerçekten kamuoyunda algılatıldığı gibi “irtica” ve “bölünme” miydi?
Sevgili dostlar, ELBETTE DEĞİLDİ! GERÇEK TEHDİT, BAŞTA DIŞ DESTEKLİ “YERLEŞİK DÜZEN” VE “PARALEL YAPI” gibi unsurlar olmak üzere farklı yerlerde gizliydi!
Sevgili dostlar, 1875’ten bugüne bu ülkenin kurumları neye alet edildi ve Silahlı Kuvvetlerimiz tezgahlanan sahneye tahrikler ile nasıl dahil ederek, hangi oyunlar nasıl oynandı?
Ben anlatayım, sizler de lütfen tarafsız ve önyargısız sonuna kadar okuyun...
Ekim 1875: Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, Osmanlı’nın kurtuluş yolunda en önemli adımı olan ‘faizde tenzilat’ kararını açıkladı. Yabancıların tuzağına düşmüş Osmanlı Devleti faiz borçlarının beş yıl süreyle ancak yarısını ödeyeceğini ve ödeyemediği kısım için yüzde 5 faizli tahviller vereceğini açıkladı. O yıl bütçe toplamı 25 milyon, iç ve dış faiz ödemesi 30 milyon liraydı...
Mart 1876: Osmanlı Devleti, borç ödemelerinin tamamını durdurduğunu açıkladı. “Ödemekle bitmeyen faiz-borç sarmalında” alınmış en doğru karardı... Yok edilme süreci Osmanlı sanayi yapısını tamamen çökerten 1838 Baltalimanı Anlaşması ile başlamıştı. 1838 yılında Reşid Paşa, ilk olarak Lord Stratford ve Avrupa’nın diğer devletleriyle serbest ticaret anlaşmasını imzalamış, Osmanlı, devletçi ekonomiyi rafa kaldırarak gümrük vergilerini İngiltere ile saptamayı kabul etmişti. Bu adım ile Osmanlı, ucuz mallar cenneti haline gelirken, üretmediğini tüketen bir toplum haline de gelmiş ve en verimli alanlar yabancı sermayenin eline geçmişti. 1814 yılında bir sterlin 23 kuruş iken, 1839’da 104 kuruş oldu. Avrupa devletleri, Osmanlı’ya “Hemen dış borçlanmaya gitmelisiniz” diyerek baskı yapmaya başladı. Bu arada dünya “petrol servetlerinin” hazırlığını yapmış ve Osmanlı süratle borçlandırılırken, petrol yatakları yabancılar tarafından paylaşılmaya başlanmıştı...