Sevgili dostlar, yazıma başlamadan önce son günlerde kamuoyunda dikkatimi çeken bir detayı paylaşmak istiyorum; Türkiye’deki gelişmeleri sorgulayanlar hala klasik sistem üzerinden sebep-sonuç ilişkisi kurmaya çalışıyorlar ve hala eski alışkanlıklara göre çıkarımlar yapıyorlar. Oysa sistem değişiyor ve SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI gerçeğini tam idrak edemiyorlar... Bu gerçek idrak edilip denklemler buna göre sorgulanınca başta güç merkezleri dahil birçok tanımlama değişecek, değişiyor...
Şimdilik bu kadar... Bu konuyu detaylı sorgulayacağız...
Sevgili dostlar, gelelim yeni modeli tanımlamaya...
Nasıl bir Türkiye modeline geçiyoruz?
Bu geçişi sorgularken geçmişi hatırlamamız ve özellikle Türk ekonomisinin 1946 sonrası nasıl bir temele oturduğunu detaylandırmamız gerekli...
Sevgili dostlar, 1946 devalüasyonu ve ikinci dünya savaşı bunalımında “yön arayışı” ile iyice bunalan Türkiye, dışarıdaki yerleşik yapının içeride türetmeye başladığı “burjuva sınıfına” ve onların uzantısı olan siyaset adamlarına malesef teslim oldu...