Müsavat abi, bugün ne yazayım diye düşünürken sosyal medyada “Milliyetçilik ve Ülkücülüğünüzü ispat etmek istiyorsanız, bunu benim söylemlerimden ziyade, Ak Parti iktidarının aymazlıkları üzerinden yapın… İtibarınızı kurtarmanın yolu bana hakaretten değil; yolsuzluk, haksızlık ve adaletsizliğe karşı asil bir direniş sergilemekten geçer” şeklindeki bir paylaşımına denk geldim. Belli ki bu ara çok tepki alıyorsun. CHP’nin ihanetlerini tevil etme işini sana ihale ettiklerinden doğal olarak tepkileri de üzerinde topluyorsun.
Sana tepki gösteren “Milliyetçilere, Ülkücülere” akıl verirken sen bu aklını CHP, HDP ilişkilerinizden dolayı niçin kendine saklamıyorsun?
İP’in CHP-HDP ile işbirliği yaparak ortaya koyduğu ihanetlerine tepki göstermen gerekirken tam aksine sen hep meşrulaştırmaya çalışıyorsun.
Bu meşrulaştırma serüvenine önce HDP’nin üzerindeki baskıyı “HDP’li TBMM Başkanvekili oturumları yönetiyor ve hepimiz de onun yönetimine katılıyor muyuz? Bu meşru mu, gayrimeşru mu tartışmasına en iyi cevaptır” sözleriyle almaya çalışmakla başladın.
Daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt Sorunu çözülecekse, meşru bir organla, HDP ile çözebiliriz. Bu nedenle HDP’nin Meclis’te olması gerektiğini düşünüyorum” sözüne “İmralı’yı gayrı-meşru olarak görmesini, HDP’yi Kürt Sorununu çözmek için meşru görmesini anlamlı buluyor ve destekliyorum” mealindeki cümlenle bu macerana devam ettin.