Yolsuzluk, rüşvet olayları ne iktidarın kendi yandaşları için ne de muhalefetin kendi yandaşları için “Biz de yaşanıyorsa iyi, başkasında yaşanıyorsa kötü “ şeklinde bakamayacağı hadiselerdir. Böyle bir bakış açısı olursa zaten toplumda büyük bir çürüme oluşur. İktidar da, muhalefet de toplumda çürüme meydana gelmemesi için kendi kapısının önünü temiz tutmak zorundadır. Devlet kurumlarında varsa hükümetin, kendine ait belediyelerde varsa muhalefetin bu temizliği yapma mecburiyeti vardır. İktidar yöneten, muhalefet ise yönetmeye aday olandır. O yüzden toplumun gidişatını belirleyen yahut belirleyecek olan iktidar-muhalefet dengesidir.
Dünyanın her yerinde genelde iktidarlar içinde rüşvet ve yolsuzluk olaylarına karışanlar çıkar, muhalefet bu olayları takip eder. Bizde de iktidar içinde bazı kişilerle ilgili ortaya atılan iddiaları yahut iftiraları rüşvet ve yolsuzluk batağına batmış muhalefet takip ediyor. İktidar güçtür ve gücün kaynağında doğal olarak parasal olaylarda zaafı olanların eylemleri olabilir. Toplumda varolan çürümenin her yana bulaştığı bir gerçektir. Yolsuzluk-rüşvet kavramının Türkiye’de konuşulmayan bir dönemini hatırlayan var mı? Bundan sonra olmayacağının zaten garantisi de elbette yok.
Muhalefetin bu konular üzerinde kendinin temiz olup, iktidar bünyesinde varsa böyle olaylar onları yalansız, iftirasız ve manipülasyon yapmadan dile getirmesi gerekirken, bizde ki muhalefet yolsuzluk, rüşvet konusunda çamura saplanmış durumda iken “Sütten çıkmış akkaşık” rolü oynuyor.Hem de dün hakkında etmedik hakaret bırakmadıkları kişinin sufleleriyle bunu yapıyorlar. O da iktidara karşı ‘İntikam duygusu’ için bunları tepe tepe kullanıyor.
Çamurun içine batmış ve debelenen muhalefet, iktidar hakkında ortaya atılan iddiaları kendisi temiz olduğundan değil, seçime giderken “İşime yarar mı?” diye malzeme edinmektedir.