Kaç gündür sabahlara kadar Azerbaycan’ın yıllardır Ermenistan’a karşı verdiği mücadeleye ait videoları izliyorum. Dağlık Karabağ ve çevresini işgaliyle başlayan 1991 yılından, bu bölgeleri işgalden kurtardığımız 2020 yılına kadar içerik taşıyan videoları izledikçe kâh hüzün gözyaşları, kâh sevinç gözyaşları döktüm.
1991 yılında başlayan işgalle birlikte 20 bin şehit verdiğimiz, 100 binden fazla yaralımız olan, 1,5 milyon Azerbaycan Türk’ünün göçe zorlandığı manzaraları izlerken yüreğim kan ağladı. O gün göçe zorlanan Azerbaycan çocuklarının 29 yıl sonra dönüp Ermeni işgaline son verip dağları, taşları Azerbaycan ve Türk bayraklarıyla donatması da yüreğimizin soğumasını sağladı. Hüzünle başlayan belgesellerin sevinçle, coşkuyla bitmesinin sağladığı haz inanın muhteşem bir duyguydu. Bu belgeselleri, bu içerikte hazırlanan programları izledikçe izleyesim geldi.
1991 yılında annesinin karnındaki, kundaktaki bebekleri, yaşlı, çoluk çocuk, kadın demeden herkesi öldüren Ermeni alçakların 2020 yılında arkasına bakmadan kaçması yok mu inanın dünyalara değdi.