Türkiye’de karanlık siyasi projeler peşinde koşan muhalefet âdeta bumerang gibi nereye atarsanız atın geri geliyor ve HD(P)KK merkezinde buluşuyorlar. Önce 16 Nisan 2017 referandumunda “Hayır” cephesinde buluştular. Sonra Afrin operasyonuna karşı çıkmak için birleştiler. Bir baktık serbest bırakılması için “Demirtaş ittifakı” kurdular. “Libya’da ne işimiz var?” korosu oluşturdular. HDP’li belediyelere atanan kayyumlara barikat olmaya kalktılar. Yerel seçimlerde ittifak kurarak aile oldular. Kobani soruşturması başlatılınca feryat ettiler. Bu bumerang hâlinin çok örneği var ama en son Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlerde ve Gara operasyonu sonrası yapılan propagandalarda çok net bir kez daha görülmüştür.
Çok ilginçtir, terör örgütü PKK’nın Kandil baronları gerek Boğaziçi eylemlerini, gerek Gara operasyonu sonrası yaşananları hükümeti devirme aracı olarak değerlendirmişlerdir. Türkiye’deki muhalefet Boğaziçi eylemleri ve Gara operasyonu için aynı Kandil ağzını kullanmaktadır.
PKK’nın sözde üst düzey yöneticileri Boğaziçi eylemlerini kendilerinin organize ettiğini ifade ettiler ve hükümeti yıkma noktasında daha “yıkıcı” olunmasını istediler. “Eylem yapanların içinde bizim arkadaşlarımız da var” ifadesi bile muhalefetin tüm propaganda maskesini düşürmüştür.
Gündemde Gara operasyonu var. Bir taraftan muhalefet, bir taraftan Kandil sürekli hükümeti suçlayıcı bir atmosfer oluşturmaya çalışıyor. Terör örgütü PKK’nın sözde üst düzey yöneticisi Duran Kalkan “Gara operasyonunu Erdoğan, Bahçeli ve Soylu organize etti. Hesap vermesi gereken de onlar” diyor.
Aynı cümleleri HDP söylüyor, Kemal Kılıçdaroğlu söylüyor, Meral Akşener söylüyor ve diğer rezil muhalefet söylüyor. Kandil’in bir başka terör elebaşı Mustafa Karasu da bu rezil muhalefeti “Gara’da muhalefete çok büyük bir fırsat sunuldu ama değerlendiremediler, hâlbuki fırsat işte, yüklenmeleri gerekirdi ancak yetersiz kaldılar” cümleleriyle suçlamış ve çevirdikleri dolabı ortaya dökmüştü.