2001 yılında, henüz AK Parti kurulmamışken, o günkü adıyla Yenilikçi Hareket’in iki önemli ismi Abdullah Gül ve Bülent Arınç, bir konferans için ODTÜ’ye geldiler. ODTÜ’nün en “solcu” bölümlerinden Siyaset Bilimi Bölümü’nün öğrenci topluluğunun düzenlediği konferans için Çobanoğlu salonu tıklım tıklım dolmuştu. Herkes bu yenilikçilerin gerçekten yeni olup olmadıklarını merak ediyordu. Bugün pek mümkün görünmeyen bu davet ve davete icabet o günün şartlarında da epey cesurcaydı. Sadece bu cesaret bile yeni bir siyaset niyetine işaret ediyordu. Ama her şey tam da beklendiği gibi oldu. Altı yıl sonra ülkenin bir numaralı ve iki numaralı koltuklarında oturacak iki isim, küçük bir üniversite konferans salonunu doldurmuş öğrencilere kendilerini anlatmaya, ortak bir dil bulmaya çalıştılar. Konuşmalarını yaparken önce arka sıralardan sataşmalar başladı. Soru cevap bölümüne geçildiğinde ise artık işler çığırından çıkmıştı. Sanki bizzat karşılarında failleri varmış gibi öfkeyle onları Kanlı Pazar’dan, Çorum, Maraş ve Sivas Katliamlarından sorumlu tutanlar, takiyye yapmakla suçlayanlar, hatta bir ara kendini kaybedip küçük salonda laiklik, cumhuriyet, Atatürk sloganları atanlar.