15 Ağustos 2001 günü AK Parti’nin kuruluş dilekçesini İçişleri
Bakanlığı’na altı kurucu isim teslim etmişti.
Dilekçeyi teslim eden kuruculardan biri Türkiye’nin bin ban bon
şarkısıyla tanıdığı pop şarkıcısı Yasemin Kumral’dı. Heyetteki
isimlerden AK Parti kurucusu Yaşar Yakış, uzun süredir AK Parti’nin
dış politikasını eleştiren bir muhalif artık. Soyadının gücüyle
kurucu listesine girmiş Ibrahim Özal ise siyasete boşanmadan
Meclis’teki sekreteriyle evlenerek veda etmişti. O kuruculardan Nur
Doğan Topaloğlu 3 yıl once hayatını kaybetti.
Dilekçeyi teslim eden kuruculardan halen AK Parti’de siyasete devam
eden isimler Mihrimah Belma Satır ve Hayati Yazıcı.
Yani bugün 2002 ruhu denen şey bir kuruluş heyecanı dışında epey
melez, karmaşık, dengeci, özgüveni düşük, hatta kompleksli,
çekingen bir ruhtu da.
“AK Parti eskiden iyiydi, reformcuydu, sonradan bozdu” doğru değil.
Erken AK Parti, Kıbrıs ve AB paketleri dışında ne askeri vesayetle
mücadele etti, ne Kürt sorununu çözmek için adım attı ne de
başörtüsü sorununu çözmeye çalıştı. Halen pek çok sorunun kaynağı
olan Terörle Mücadele Yasası tam da AB reformları yapılırken
çıkarıldı.
Yeni Anayasa 2007’den sonra AK Parti’nin gündemine girebildi. Hem
de başarısız bir denemeyle. Başörtüsü sorunu 2011’de ancak
çözülebildi. AK Parti iktidarı askeri vesayeti iktidarının ancak
10. Yılında dizginleyebildi. Dış politikada klasik Kemalist eksen
ancak 2009’lardan sonra kaydırılabildi.
Anayasa için komisyon 2011’den sonra kurulabildi.