Türkiye yüzyıllar boyunca Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da toprakları olan bir imparatorluğun mirasçısı. 68 yıldır NATO üyesi, 60 yıldır Avrupa Birliği adayı. İmam Hatiplerden, taşradaki kolejlere kadar yüzlerce okulunda, üniversitesinde İngilizce eğitimi veriliyor. Ama yine de Türkiye dünyadan kopuk yaşıyor. Uluslararası kurumlarda, dünya üniversitelerinde, sivil toplum örgütlerinde, düşünce kuruluşlarında, uluslararası medyada çalışan Türkiyeli sayısı İranlı, Mısırlı sayısından azdır. Dünyanın her yerinden yüzlerce freelance gazetecinin bulunduğu Türkiye’den dünyanın başka ülkelerine freelance gazeteci olarak gidip o ülkelerle ilgili haber, belgesel üreterek şansını deneyen insan sayısı ise herhalde bir elin parmaklarını geçmez. O yüzden Türkiye dünya gündeminden kopuk bir şekilde yaşıyor, narsist bir şekilde dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü zannediyor, Türkiyeli aktörler küresel tartışmaların, haberlerin, entelektüel tartışmaların içinde değil. O kadar değil ki beş yıldır İstanbul’da yaşayan, Suriye’deki sivil savunma ekipleri Beyaz Baretliler’in destekçisi eski İngiliz asker ve Mayday Kurtarma Vakfı’nın kurucusu James Le Mesurier’in adını Türkiye’de ölümüne kadar pek az insan duymuştu. O yüzden 48 yaşındaki Le Mesurier’in vefat haberinden sonra Suriyeliler taziyeler yayınlayıp, bölgeyi tanıyan yabancı uzmanlar ve gazeteciler onunla olan hatıralarını kaleme alırken, Türkiye’deki medya ve uzmanlar komplo teorilerine, casusluk hikayelerine teslim oldular. Tabii ki Suriye’de Beyaz Baretliler’in destekçisi eski bir İngiliz askerin, İstanbul’da oturduğu evin önünde ölü bulunması şüphe uyandırıcı bir haber.