Türkiye, 2’si (27 Mayıs, 12 Eylül) başarılı, dördü (22 Şubat, 21 Mayıs, 9 Mart, 15 Temmuz) başarısız altı askerî darbe; ikisi (12 Mart, 28 Şubat) hükümetlerin istifasıyla başarıya ulaşmış, biri (27 Nisan) geri çevrilmiş üç askerî muhtıra ve uyarı, ültimatom adı altında ordunun siyasete defalarca müdahale ettiği, bunun askerî vesayet düzeni olarak kurumsallaştığı bir ülke...
Bu dokuz darbe, darbe girişimi ve muhtıranın bir tek ortak özelliği var; hepsi Atatürk adına yapıldı…
27 Nisan muhtırasında “Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır” deniyordu.
12 Eylül’ün “Bir numaralı” bildirisinde tam 13 kez Atatürk’ün adı geçirilmişti. Biri: “Bu inancımızın gerçekleşmesi için yüce ulusumuzun, bağrından çıkardığı ve yurdumuzdaki kutuplaşmada hiçbir tarafı tutmayan, sadece Atatürk ilkeleri doğrultusunda yürüyen Türk Silahlı Kuvvetleri yönetimine güveneceğinden kuşkumuz yoktur…”
9 Mart 1971’deki başarısız darbe girişiminin amacı Kemalist devrimleri tamamlanmaktı. Darbe başarılı olsaydı ülkeyi yönetecek Devrim Partisi’nin tüzüğünün her paragrafında Atatürk’e atıf yapılmıştı.
9 Mart darbe girişimine karşı verilmiş, 12 Mart muhtırasının üç cümlelik bildirisinin iki cümlesinde de Atatürk’e atıf vardı: “Atatürk'ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup...”, “anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir…”
21 Mayıs 1963’te Talat Aydemir’in ikinci darbe denemesinde de radyodan Tank üsteğmen İlhan Baş’ın okuduğu bildiride “Türk Silahlı Kuvvetlerinin tamamen Atatürk ilkelerine bağlı olarak” harekete geçtiğinin altı çizilmişti. 22 Şubat 1962’deki ilk Aydemir darbe girişimin bir bildirisi yoktu ama Aydemir “mavi gözlerinde Atatürk” göründüğü yazılan sıkı bir Kemalist’ti.
Darbelerin atası 27 Mayıs 1960’ta ise Alparslan Türkeş’in okuduğu darbe bildirisinde ise zannedildiğinin aksine Atatürk’ün adı sadece son cümlede geçmekteydi:
“Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası'na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO'ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz 'Yurtta sulh, cihanda sulh'tur…"
56 yıl sonra herkese yok artık dedirten son darbenin TRT’den okunduğunu izlerken bile kâbus gibi anlar gözünüzün önüne gelmiş olabilir.