George R. Martin’in 1996 yılında yayınlanmaya başlayan Buz ve Ateşin Şarkısı kitap serisinden (serinin son iki kitabı henüz yayınlanmadı) uyarlanıp 2011 yılında Amerikan HBO kanalında gösterilmeye başlayan Game of Thrones’un final sezonunun kırılma anıydı bu cümle.
(Final sezonunu hala izlememiş olanlar, maceraya yeni başlayanlar, hiç başlamamışlar ama bir gün başlayabilecekler daha fazla spoiler yememek için şimdi yavaşça klavyeyi bırakıp yazının başından kalksın.)
Daenerys Targeryan, “Deli Kral” olarak bilinen gaddar babası öldürülünce hırslı erkek kardeşiyle düşmanlarından uzaklara kaçırılmış, kadının adının olmadığı vahşi bir göçebe aşiretin liderinin karısı olacakken ejderhaları, orduları olan bir Kraliçe’ye dönüşmüş, adım adım Essos’u yani doğuyu özgürleştirerek, ele geçirdiği şehirlerde köleliği kaldırarak batıya yani Westeros’a yürümüştü.
Dizinin Demir Tahtı, tartışmasız en çok hak eden ve en çok isteyen karakteriydi.
Aslında “bir iktidar için sevilmek mi korkulmak mı önemlidir?” sorusu uzun yüzyıllar boyunca krallara, sultanlara yazılan risalelerde tartışılmış bir meseleydi.