Dünyada Hristiyanların çoğunlukta olduğu ve Pazar günü resmî tatil olmayan ülke yok.
Yahudilerin çoğunlukta olduğu İsrail’de tatil cuma öğlen başlıyor
pazar sabahına kadar devam ediyor. Yani üç dinin inananları da
düşünülmüş. Geriye kalıyor Müslüman ülkeler.
Onlarda durumlar karışık. Üçe ayırabiliriz. En kalabalık grup Cuma
günü haftalık tatil olanlar; Suudi Arabistan, Mısır, İran vb…
Geri kalanlardan Endonezya, Malezya, Lübnan, Pakistan, Fas,
Tunus’ta eski sömürge âdetleri gereği cumartesi pazar tatil ama
cuma namazı saati de tatil.
Geriye kalıyor üçüncü kategorideki ülkeler. Yani Müslümanların
çoğunlukta olduğu, cumartesi, pazar günleri tatil yapan ama cuma
saatinde de resmî tatil olmayan ülkeler.
Sayalım; Özbekistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan,
Kazakistan, Arnavutluk ve geçen haftaya kadar Türkiye…
Bu taraftaki ülkeler içinde komünist bir mazisi olmayan, demokratik
tek ülke Türkiye’ydi.
Peki nasıl olmuştu da 2015’e kadar cuma namazı saatinde bile izin
olmayan bir ülkeler arasında kalmıştık?
Haftada bir gün dinlenmenin tarihini Eski Ahit/Tekvin 2’deki
“Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi.
Yaptığı işten o gün dinlendi” cümlesinden başlatmak mümkün
olsa da resmî olarak devletin haftalık tatil günlerini
belirlemesi sanayi devrimi sonrasının dünyevi işlerinden
biri...
Modern çalışma hayatıyla geleneksel hayat arasında çakışma
anlarından biri ortaya çıktığında pratik bir çözüm olarak haftalık
tatil günüyle haftalık dini ibadet günü birleştirildi ve Batı’da
pazar günleri resmî tatil oldu.
İslamiyet’te durum biraz daha farklı. Cuma Suresi’ndeki “Ey
inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah’ı
anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için
daha hayırlıdır” âyeti namaz sırasında işin bırakılmasını emrediyor
sadece.
O yüzden Osmanlı dünyasına haftalık izin günü meselesi 19. Yüzyılın
ortalarından itibaren, maden işçileri için çıkarılan Dilaver Paşa
ve Maadin Nizamnameleriyle girmişti.
Nizamnamelerde ilk kez kömür işçilerine haftalık izin günü
verilmesi, bunun da dinlerine uygun olarak belirlenmesinden
bahsedilmekteydi.