2017’deki toksik post-darbe atmosferinden etkilenerek ya da ‘Rıdvan Dilmen’e uyarak “Evet” diyenlerin bile önemli bir kısmının pişman olduğu Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin siyasetin tepesine astığı yüzde 50 çıtası, siyaseti akmaz kokmaz ortalama değerlere doğru çekip partileri kimliksizleştirdi ama siyasetçiler bu sayede ideolojik önyargılarını parçalayacak bir bilim dalıyla tanıştılar: Matematik.
İttifaklar böyle matematiksel bir ihtiyaçtan doğdu.
Matematik; büyük partileri uzlaşmaya, kapsayıcılığa, değişime; küçük partileri ve fırsatçı siyasetçileri ise bu uzlaşmaya karşı ideolojik önyargıların popülist bayraktarlığına doğru savurdu.
Ama iktidarın geçen yıl D’hondt sistemine yaptığı mikro cerrahi müdahale, meclis seçimlerinde ittifakı matematiksel olarak anlamsızlaştırınca, seviyeli birlikteliklerin bir adım daha ileri taşınıp, tek logo altında mantıksal izdivaçlara dönüşmesi zorunlu hale geldi.
Ama bu matematiksel zorunluluğa ekmeğini uzlaşma yerine sekterlikten çıkarmaya çalışan partiler direndiler.
Muhalefet cephesinde matematiğe direnişin üç örneği var; Diğer partiler deprem yüzünden miting yapıp, şarkı çalmaya bile soğuk bakarken...