Günlerdir büyük açık hava partilerine benzeyen protestoların sürdüğü Lübnan’da protestocu gençlerin Beyrut’ta bir binanın duvarına yazdığı sloganlardan biriydi bu. Anksiyete ya da kaybı bozukluğu büyük travmaların, korkuların, gelecek kaygısının, ekonomik ya da sosyal sorunların tetikleyebildiği bir psikolojik hastalık. Panik ataklar, sosyal fobi, obsesif kaygılar şeklinde ortaya çıkabiliyor. Kötü yönetilen, güvende hissettirmeyen, insanların geleceklerinden endişe ettiği, ekonomik sorunlarla boğuştuğu bir ülkede, kaygı bozukluğu sadece bireysel değil, toplumsal bir hastalık haline de gelebiliyor. O yüzden bir toplumu yeniden ayağa kaldırmak, heyecanlandırabilmek için kıstırılmışlık, yalnızlık, çaresizlik, işe yaramazlık hissini yayan anksiyete de mücadele edilmesi gereken düşmanlardan biri. Travmatik iç savaşların içinden gelmiş, etnik, mezhepsel bölünmüşlüğün ortasında yaşayan ama uzun süredir bu çıkmazı kabul edip, üzerine toprak atılmış gibi bekleyen Lübnanlıları bu kaygı bozukluğu halinden uyandıran bu kez ne etnik ne siyasi ne de mezhepsel bir gerilim oldu. Olayların kıvılcımı bu kez gerçekten bir kıvılcımdı. Yaz aylarında ülkenin ormanları cayır cayır yanarken devletin sadece izlemesi, ülkenin ne kadar kötü yönetildiğini, kaynakların nasıl yolsuzluklarla çarçur edildiğini bir kere daha gösterdi. Üstüne ekmeğe, benzine yeni vergiler geldi. Ama bütün topluma esas “bu kadar da olmaz” dedirten, hükümetin internet üstü telefon konuşmalarına yani bildiğimiz Whatsapp ve benzerlerine vergi koyma planları oldu.