Kandırılmanın en ileri aşaması bu olmalı; Seni kimin kandırdığını bilemeyecek kadar kandırılmış olmak....
Murat Belge’nin Bugün gazetesine verdiği röportaj literatüre bunun
bir örneği olarak girebilir.
O kısmını hatırlayalım;
“2010
Referandumuyla birlikte hem partide hem de hükümet
politikalarında
değişmelerin başladığı söylendi. Referandumla düzenlenen yasalardan
bir
dönüş olduğu görülüyor.
‘Evet’ diyenler kandırıldı mı?
Bence
evet. Zaten bütün bu olanlar bir kandırmaca haline geldi sonunda.
Ben
de doğrusu kendimi kandırılmış hissediyorum. ‘Elim kırılaydı da
oy
vermeseydim’ diyecek halim yok. O zamanın şartlarında doğru
davrandığımı
düşünüyorum. Ama yanıltan bir şey olduğu besbelli. Sanıyorum olay
şu; Türkiye’de
İslamcı hareket kendini her zaman bir tehdit altında hissettiği
için,
korunma ihtiyacı duyuyordu. Sanırım genel olarak demokrasi ve
AB
karşısındaki tavır, bu korunma ihtiyacıydı. Ama ondan sonra
kendini
iktidar sahibi hissetmeye başlayınca memleket için demokrasiden
vazgeçmeye başladı. Yani ‘Ben burada 150 gram daha garantideyim’
dediği
zaman 150 gram daha eksiltti demokrasiyi.”
Sahiden olay bir kandırılma gibi duruyor.