Menzil şeyhi Abdülbaki Erol’un ölümü ve cenazesi yine Türkiye’deki geleneksel tarikat tartışmalarını tetikledi.
Bugün 15 Temmuz ve Türkiye’de herkesin tarikat ve cemaatleri tartışmak, sorgulamak, şeffaflık istemek, devletteki güçleri ve etkilerinden endişe etme hakkı var.
Tarikatlar ve cemaatler; seçimlerden önce siyasi açıklamalar yaptıkça, kabinedeki bakan sayılarıyla övündükçe, devlet kadrolarına girebilmek için referans oldukça, kamu ve devlet desteğiyle büyümeyi ve etki alanını genişletmeyi sevdikçe bu sorgulamalar ve şüpheleri de davet ediyorlar.
Fakat bu sorgulama ve tetikte olmak hali ne kadar haklıysa, Türkiye’deki laik çevrelerin yine mızraklarıyla yel değirmenlerine doğru akınları o kadar haksız, anlamsız ve beyhude.
Cenaze için toplanan büyük kalabalık, konvoydaki çakarlı arabalar, cenazede hıçkıra hıçkıra ağlayanlar, “tevbe almak” gibi adetler büyük bir şaşkınlık ve öfkeyle karşılanıyor, gerçek İslam’ın bu olmadığı hatırlatılıyor, bu vesileyle Atatürk rahmetle anılıyor, bu çağda bu “gerilik” ayıplanıyor.
Buradaki hakim duygu şüphe, endişe ve korku...