Yıllarca Türkiye’de ve bütün Batı’da tek bir sorunun cevabı
arandı. Üzerine konferanslar düzenlendi, televizyonlarda uzun uzun
tartışıldı, yazılar yazıldı, tezler yapıldı. Soru şuydu:
İslam/Müslümanlar demokrasiyle bir arada yaşayabilir mi?
Türkiye için (Bu yazının sınırlarını zorlasa da Ortadoğu için de)
artık acil olarak başka bir soruya cevap bulmamız gerekiyor
bugün;
Laikler demokrasiyle bir arada yaşayabilecek mi? Laikler demokrat
olabilecek mi?
Türkiye’de laikler ile dindarlar arasında demografik bir fark var.
Dindarlar daha kalabalık. Laikler bu farkı yıllarca en başta
orduyla tabii siyaset, akademi, medya, bürokrasi, sanat
dünyasındaki ağırlıklarıyla kapatmaya çalıştılar.
Çok partili hayata geçene kadar bir sorun yoktu. 1960 darbesi ve
1961 anayasasıyla da sandığa rağmen iktidarda kalmanın formülünü
buldular.
Sandıkta muhafazakâr-sağ partilerin ağırlığı ordunun vesayetiyle
dengelendi, denetlendi. Bir nevi ordu laiklerin hep iktidarda
kalan, sürekli koalisyon ortağı olan partisiydi. Merkez sağ
siyaset, arada buna itiraz edenler çıksa da, bu ortaklığı baştan
kabul etmiş bir siyasetti. CHP de bu yüzden (Ecevit’in 1973-77
arası itirazları ve buna paralel yükselişi dışında) hep güdük
kaldı. Laiklerin ağırlıkta olduğu akademik, entelektüel dünyanın bu
anti-demokratik düzenin adını askerî vesayet olarak koyması bile
90’ların sonunu buldu, bu düzene itiraz eden demokratlarla da
yıllarca “milli iradeci”, ''çoğunlukçu demokrat'' denip
duruldu.
2002’de AK Parti iktidara geldikten sonra da (Kıbrıs hariç) bu
koalisyon çalışmaya devam etti.
Ta ki 2007 e-muhtırası ve 2008’deki kapatma davasıyla ittifak
sürdürülemez hale gelene kadar. Bu kavgada cemaat ortaya çıktı ve
askerî vesayeti aradan çıkarmak isteyen büyük bir toplumsal desteği
arkasına alıp, çaktırmadan ve kendi vesayetini inşa etti. Bunu
yapmak için bile olsa askerî vesayet tasfiye edilmeliydi. Hukuksuz
davalarla bu yapıldı. Hukuki olarak olmasa da geri dönülmez bir
şekilde asker barakalarına geri gönderildi.
90 yıl sonra ilk kez siviller yönetimin tek sahibiydi. Laikler için
ise siyaset, demokrasi, sandık, kaybedilmesi kesin bir oyundu. AK
Parti, havadan nem kapan aşırı hassas laik kesimi kavrayan bir
politika izleyemedi. CHP, muktedir olmaya alışmış bu kitleleri
temsil etmeyi beceremedi.