İçinde bolca “kandırılmış”, “aldatılmış”, “saf”, “liberal”, “yetmez ama evetçi tayfanın önde gideni” geçen bir yazı. Başlığı “Kapağı İngiltere’ye atmaya çalışan Murat Belge’nin günah galerisi”. Ders vermek için Oxford Üniversitesi’ne gideceği ‘ifşa’ edilen Murat Belge’yi günlerdir linç etmek için sıraya girmişlerin yazılarından sadece biri bu. Yayınlandığı site birbirilerini satırla keserek çoğalan Komünist partilerden birine ait, son olarak kızıl bayrağın hangi sağlam elde kaldığı meçhul. Ama ne tuhaf ki Murat Belge’yle “kandırılmış liberal” diye dalga geçen bu sosyalistlerin, davalarının öncüleri olarak övüp fotoğraflarını sitelerinin her yerine astıkları isimlerin de maalesef ortak bir özellikleri var: Devlet tarafından en az bir kere fena halde kandırılmış olmaları. Sovyetler’den yardım almak için İstiklal Harbi sırasında bir dönem anti-emperyalist konuşmalar yapan Mustafa Kemal Paşa’nın sözlerine kanıp, kendisine yazdığı mektuptaki “Gerek şahsen ben ve gerekse bütün rüfeka-yı mesaime ekseriyeti rençber ve köylüden ibaret olan milletimizin istiklâlini tesis ve temin gaye-i yeganesini takip etmekteyiz” cümlelerini de davet olarak algılayıp, 1920’de arkadaşlarıyla Kars’a gelen, törenlerle karşılanan, sonra şartlar değişince, Trabzon’da 13 arkadaşıyla bir tekneye bindirilip öldürülmüş Mustafa Suphi örneğin. Ya da anti-emperyalist destanlar yazdığı rejim tarafından 1938 yılında Harp Okulu öğrencileri, “Benerci Kendini Niye Öldürdü”yü okuduğu için tutuklanıp 12 yıl hapis yatmış Nazım Hikmet. 1938 Dersim Katliamı’nı bile “gericiliğe karşı ilerici bir hamle” olarak alkışlamış, ısrarla devamı olduklarını iddia ettikleri Türkiye Komünist Partisi’nin sonu hep komünist tevkifatlarıyla biten kandırılma ve aldatılma tarihi ya da. . .