Ankara’ya cami yaptırmak Türkiye’de her zaman büyük bir mesele olmuştur. Kocatepe Camisi için ilk girişim 1944 yılında dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ahmet Akseki’nin öncülüğünde kurulan Ankara Yenişehir’de Bir Cami Yaptırma Kurumu Derneği ile atılmış, caminin yeri ancak DP döneminde belirlenebilmiş, yanındaki Diyanet binalarının temeli 1963’te; camininki ise ancak 1967’de atılabilmiş ve cami ibadete ancak 20 yıl sonra taa 1987’de açılabilmiştir. TBMM Camii’nin de hikayesi benzerdir...
Ankara’da cami yapmanın en zor olduğu yer ise ODTÜ olmalı.
Sadece bugün değil bundan 30 yıl önce de çok zordu.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne bir cami yapma fikri 1960’lı
yıllara kadar uzanıyor.
Aralarında Orta Doğu ülkelerinden gelmiş Müslüman öğrencilerin de
olduğu o yıllarda 10 bini aşkın öğrencinin eğitim gördüğü şehre
uzak bir kampüste namazların, günde beş vakit olan ve
zamanında kılınması gereken, eda edilebileceği bir cami olması
fikrinin öncülerinden biri okulda 60’larda öğretim görevlisi olarak
çalışmış Korkut Özal’dı.
1974 yılında ODTÜ Camii için Özal gibi ODTÜ’lü siyasetçiler,
üniversitenin sayısı bir avuç olan muhafazakar öğretim görevlileri,
Ankaralı muhafazakar zenginlerin içinde olduğu bir de dernek
kuruldu; ODTÜ Camii ve İslam Merkezi Yaptırma ve Yaşatma
Derneği.
Ama onların gücü bile ancak küçük bir mescid açtırmaya yetti.
Cami için en somut adım ise 1981 yılında rektör Mehmet Kıcıman
döneminde atıldı. Dernekle üniversite arasında bir yol açmak
için koordinasyon heyeti oluşturuldu. Yer tahsisi yapıldı, projeler
hazırlandı.
Proje sadece bir mescidden ibaret de değildi. Amaç yabancı Müslüman
öğrencilerin de yararlanabileceği bir yurt ve kütüphanenin de
olduğu bir külliye inşa etmekti. Projeye Ankaralı iş adamları,
Diyanet, TOBB ve TESK destek vermekteydiler.
Kaynak arama çalışmaları sırasında ODTÜ Camii ve İslam Merkezi
Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Diş Hekimi Fikret Çulhaoğlu,
1985 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’na başvurdu. DPT’de İslam
Ülkeleri İşbirliği Başkanlığı adında Evren’in başkanlığını
yürüttüğü İSEDAK’la koordineli bir birim kurulmuştu. Çulhaoğlu’nun
amacı adında Orta Doğu geçen üniversiteye yapılacak böyle bir
merkez için oradan da destek bulmaktı.
Ne büyük şans ki DPT’nin başında da o sıralar Yusuf Bozkurt Özal
vardı. Yardımcısı İmdat Akmermer de Çölaşan’ın meşhur “takunyalı”
bürokratlarından biriydi. Özal, projeyi Evren’e sundu. Evren ilk
dosyayı beğenmedi, dosya yenilendi. DPT “Projede laikliğe aykırı
bir durum olmadığı” ön yazısıyla sunmuştu projeyi bu kez.
Finansmanı için, ODTÜ Rektörü Kıcıman projeyi o günlerde Ankara’ya
gelen Suudi Arabistan kraliyet ailesinin destek verdiği bir fon
örgütü olan Dünya İslam Birliği’nin başkanına sundu. TBMM Camisi
için 80 öncesi hibe ettikleri 1 milyon riyalin ODTÜ Camii projesine
aktarılmasına karar verildi. Derneklerin yurt dışından yardım
alması bakanlar kurulu kararına bağlandığından hibe için Bülend
Ulusu başbakanlığındaki 12 Eylül kabinesinden de izin çıktı.
1987 yılına gelinmişti. Projenin temeli nihayet atılacaktı. Ama
caminin temelinin atılacağı günün gecesinde ani bir kararla temel
atma iptal edildi.
Çünkü Rabıta skandalı patlak vermişti. Uğur Mumcu, 1980 ile 1983
arasında 3 yıl boyunca yurt dışındaki Türkiyeli imamların
maaşlarını Rabıta’nın verdiğini ortaya çıkarmıştı. ODTÜ Camii için
de hibe yapan Dünya İslam Birliği yani
Râbıtatü’l-âlemi’l-İslâmi.