“Posta”, “posta kutum” deyince artık çok az insanın aklına fiziki olanları geliyor. Faturalar, reklam broşürleri, dergiler dışında hala posta alan bir kaç iş kolundan biri galiba gazeteciler. Her hafta Karar’a gittiğimde posta kutumda birikmiş, fiziki postaları da alıyorum. Çoğu tarihi geçmiş, zaten asla icabet edemeyeceğim davetiyeler, yeni çıkmış kitaplar ve tabii üzerinde ülkenin hapishanelerinin adları yazan çok sayıda mektup. . . Oturup onlardan bir yazı yazmayı hem gazetecilik sınırlarını aşan aktör rolüne soyunmak hem de tembellik olarak görürdüm. Bugüne kadar. Peş peşe açtığım postalardan fazla söze yer bırakmayan net bir Türkiye fotoğrafı çıktı. İlk dikkatimi çeken bir dergi oldu.