İktisat, sosyal bilimler içindeki en matematiksel, objektif bilim dalı.
O yüzden objektif ve matematiksel iktisadi gerçeklerle sübjektif siyasi, sosyal, dini, ideolojik gerçekler sık sık çatışma içine girebiliyor.
Türkiye tarihine baktığımızda bu çatışmaları; kriz, iflas, yokluk, yoksulluk kendini dayatmadıkça iktisadi gerçeklerin kazandığı pek vaki değil.
Zaten kısayolunu bulma, yırtma merakı yüzünden de iktisat gibi sabır, emek isteyen işler Türkiye’de çok popüler olamadı.
Yurtdışına giden Yeni Osmanlılar, Jön Türkler siyaset, hukuk, felsefe, edebiyat ile ilgilendiler, hatta bazıları Paris Komünü’nde bariyerlerde bile görüldü ama iktisat, maliye merak eden, eğitimini alan pek çıkmadı.
O yüzden de 1908’den sonra ekonomi, maliye deyince değişen iktidarlara rağmen herkesin aklına gelen tek isim Cavid Bey oldu.