TÜİK’in son verilerine göre Türkiye’de 2018 yılı Ağustos ayında
19.8 milyon işçi, memur ve sözleşmeli personel vardı. Memur ve
sözleşmeli personel sayısı yaklaşık 3 milyondur. Geriye kalan
yaklaşık 16.8 milyon kişi, kanunlarımıza göre işçidir. Bu 16.8
milyonluk kitlenin günümüzde ancak 1 milyonu toplu iş
sözleşmesinden yararlanan sendikalı işçidir.
Peki, geride kalan 15.8 milyonluk işçi kitlesi niçin sendikasız?
ANA ENGEL MEVZUAT MI?
Bu soruya kolaycı (ve yanlış) yanıt, yürürlükteki mevzuatta yer
alan yasak ve kısıtlamaların sendikalaşmanın önündeki en önemli
engel olduğudur.
Ancak çalışma mevzuatında önemli bir engel yok. Hatta, 6356 sayılı
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 25. maddesine göre,
sendikal nedenle işten çıkarılan veya işyerinde ayrımcılığa maruz
kalan işçilere, bir yıllık ücretinden az olmayacak bir tazminat
ödenmesi gerekiyor. Ayrıca Türk Ceza Kanununun 118. maddesine göre,
cebir veya tehdit kullanarak sendikal özgürlükleri engelleyenlere
altı aydan iki yıla kadar hapis cezasının verilmesi
öngörülmektedir.
İş Kanunu da işçilerin işten çıkarılmasında geçerli bir neden
arıyor.
Bu konudaki sorun, mahkeme masraflarının (dava açma harcı,
bilirkişi ücreti, avukat ücreti, vb.) yüksekliği ve davaların çok
uzun sürmesi. İŞTEN ÇIKARMALAR
MI KORKUTUYOR?
Birçok işyerinde sendikalaşan işçiler işten çıkarılıyor. İşsizliğin
arttığı, kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarının önemli olduğu
koşullarda birçok işçi, sendikalaşıp işten atılmak yerine, kötü
çalışma ve yaşama koşullarını kabulleniyor.
Sendika...