Bir işçi arkadaştan aşağıdaki mektubu aldım. Aynen aktarıyorum. “Yıldırım Abi, merhaba. Yazılarınızı ara sıra okuyabiliyorum. Şartlarımızı tahmin edersiniz. Her gün Aydınlık alabilmek zor. Ancak telefonumdan sizin yazılarınızı kaçırmamaya çalışıyorum. Size bazı eleştirilerim var. Siz bizi yeterince anlamıyorsunuz.
Bizim bencil olduğumuzu söylüyorsunuz. Bencil olmayıp da ne yapalım? Evliyim. Eşim çalışmıyor. İki çocuğum var. Bir ara komşuların ve hanımın gazına geldik; buzdolabını ve televizyonu yeniledik. Çocuklara da bir bilgisayar aldık. Almasan olmuyor. Çocuklar büyüyor, ihtiyaçları artıyor. Her şeyi istiyorlar. Arkadaşlarında olunca onlar da imreniyor. Hem haklılar, hem değiller. Haklılar, akılları arkadaşlarının tabletinde, telefonunda. Haklı değiller, ben gariban bir işçiyim. Mecburen isteklerinin bazılarını alıyoruz. Ücretim yetti mi? Yetmedi. Yüklendik kredi kartına. Eğer bizimkileri zaptetmesem, kredi alıp araba işine de girecektik. Komşuya imreniyorlar. Pazar günü arabaya doluşup pikniğe gittiklerinde, akılları onlarda kalıyor.